29.11.2019

Şili'de kadın protestosu.





Şili'de El Mimo lakaplı sokak aktivisti #DanielaCarrasco'nun öldürülmesi kadınları harekete geçirdi.

Kadınlar dans ve şarkılar eşliğinde "katil sensin, tecavüzcü sensin" diyerek devlete karşı tepkilerini ortaya koydular..
DİKKAT, TEHLİKE UYARISI : Ülkemiz kadınları denemeye kalkarsa dans ve şarkılara "gaz ve coplar" da eşlik edebilir.

30.01.2019

HALK DÜŞMANI FAŞİST PARTİLER KAPATILSIN



Tarihin ağırlığı varmış
Var elbette...
Örneğin,
12 Eylül askeri mahkemelerinde görev yapmış bir hakimin ağırlığı kadar,
1960 ta darbe bildirisini radyodan duyuran Alparslan Türkeş'in ırkçı faşist partisi ile ittifak yapmanın tarihi ağırlığı da olmalı...
Yoksa Menderes Menderes diye timsah gözyaşları dökmenin anlamı kalmaz....
Abdi İpekçi, Kemal Türkler, Bedrettin Cömert, Doğan Öz, Ali İhsan Özgür, Talip Öztürk, Cevat Yurdakul, cinayetleri, Maraş, Sivas, Çorum, Bahçelievker, 16 Mart katliamlarını gerçekleştiren katillerle yapılan ittifakın da tarihi ağırlığı vardır...
Halkımız, kendi gençlerini, kendi halkını katledenlerle ittifak yapmanın tarihi ağırlığını hatırlatır, gereken dersi de sandıkta verir....
Vermeli.....

27.01.2019

Demirtaş'tan çağrı var.



Edirne Cezaevi’nde tutuklu bulunan Demirtaş, hükümetin politikalarını eleştirerek dışarıdaki hayatın cezaevinden farklı olmadığını söyledi.
Demirtaş’ın açıklaması şu şekilde:
-Merhaba arkadaşlar, nasılsınız?  Laf ola diye sormuyorum tabii, gerçekten nasılsınız?  Şu sıralar, "Nasıl iyi olalım, her gün biraz daha kötüye gidiyor her şey" lafını o kadar çok duyuyorum ki.
-Geçenlerde iki avukat geldi, önceden tanışmıyorduk, savunma grubumuza haber verip gelebiliyorlar. "Çok daraldık, biraz moral bulalım diye geldik" dediler. "Edirne’ye gezmeye mi?" diye sordum, "Yok, Edirne Cezaevi’ne" dediler.
-"Dışarıda durum o kadar mı vahim?" dedim, "Anla işte" dediler. "E, kalın o zaman? Size iki küçük hücre de ayarlarım" dedim, nasıl sevindiler görseniz. Şaka tabii, nereden ayarlayacağım, yer yok ki zaten cezaevinde.
- Biz milletvekili olmamıza rağmen içeri girene kadar canımız çıktı. Geçen gün AİHM’den "derhal orayı tahliye edin" diye tebligat aldık, neyse ki Hükümet araya girip tahliyeye engel oldu. Allah muhafaza, az kalsın dışarıyı boyluyorduk.
- Sonra Saray’ın adaleti, adalet sarayından bize hızlı bir şekilde devre mülk bir tapu ayarladı, 4 yıl 8 aylığına da olsa yerimizi garantiledik. Bu devirde gemisini kurtaran kaptan kardeşim. Hiçbir şey yapmıyorsunuz, sonra da "Vay efendim bizi niye içeri atmıyorlar?"
- Ama çok da karamsar olmayın, 2023’e kadar tam 228 adet yeni cezaevi yapılıyormuş. Ay hadi inşallah, hepiniz bir şekilde girersiniz içeri. Giremeseniz de umudunuzu kaybetmeyin, önümüzde yerel seçimler var. AKP’ye oy verin, kesin içeridesiniz.
- Madem dışarıdasınız, değişik bir şeyler yapın bari. Mesela Diyarbakır’daysanız Lîs Yayınevi’ni ziyaret edin, Lal Laleş ile ve daha birçok yazarla tanışıp sohbet edin.
- Kitap alın, kitap okuyun, alamıyorsanız kendi aranızda kitap değiştirin. Fırsat yaratıp sahaflara uğrayın. Lezgîn Kitêbçiyan’a, Aram Yayınları’na, Pirtuka Kurdî’ye, Wêşanên Hîva‘ya, Morî Zarok’a bakın.
- Kirmanckî/Zazakî yayınlanan edebiyat ve sanat dergisi Ewro’yu da tavsiye ediyorum. Altı ayda bir çıkıyor, kaçırmayın.
- Lawje’yi dinlediniz mi? Sözüm var onlara, bir gün birlikte çalacağız konserde. Hepimiz için söylesinler bir tane.
-Demokrasiyi yerelden kurmak için gençleri, kadınları belediye başkanlığı ve meclis üyeliği için adaylık başvurusu yapmaya ve görev almaya davet ediyorum. Kendinize güvenin, medeni cesaretinizi öne çıkarın, “kimse bize görev vermez” de demeyin.
-Bu arada, 12 Aralık’ta yani bu Çarşamba saat 10.00'da Ankara Sincan’da, duruşmada olacağım. Ama yazışma adresim aynı: Edirne F Tipi Cezaevi.
-Direnişinin 33. gününde olan Leyla Güven’i selamlıyor, tekrar ediyorum; talebi talebimizdir, barış isteyen herkesin talebidir.

28.11.2018

Tahir Elçi




Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, kapısı açık odasında oturuyordu. İki meslektaşının kapının önünden geçtiğini fark edince içeri çağırdı. Onlara heyecanla ertesi gün Dört Ayaklı Minare’de yapacakları basın açıklamasını anlatmaya başladı, açıklamaya katılmalarını istedi. Dört Ayaklı Minare’nin fotoğraflarını gösterdi ikna etmek için, “Dört Ayaklı Minare’nin topuklarına sıkmışlar. Bugün topuklarına kurşun sıkanlar yarın tamamına ne yapmazlar ki”dedi.
Orada yapılacak bir açıklamayla basının ilgisini çekerek kamuoyu oluşturmak ve böylece kültür ve tarih katliamının önüne geçmeyi umuyordu. Meslektaşlarından Nihat Eren, işi olduğu için katılamayacağını söyledi ve Elçi’yi çatışmalara yakın bir noktada yapılacak açıklama için uyardı: “Sur’un durumu malum, gideceğiniz sokağın ilerisinde hendekler var, biliyorsunuz.” Elçi, meslektaşına gülümseyerek döndü ve “Daha ne olsun ki, zaten her gün ölüyoruz. Öleceksem de Dört Ayaklı Minare’nin altında öleyim” dedi. Belki de hiçbir dileği bu kadar çabuk gerçekleşmemişti.

Sonun başlangıcı

Elçi için sonun başlangıcı CNN Türk’te katıldığı programda “PKK terör örgütü değildir” demesiydi. Daha önce defalarla başka ağızlardan savunulan bu görüş, Elçi dile getirince ‘büyük olay’haline gelmişti. Programın katılımcılarının yükselttiği tansiyon Elçi’yi zorda bırakmış, programın sunucusu Ahmet Hakan da tartışmayı “PKK terör örgütüdür. Tahir Elçi’nin görüşüdür o (PKK terör örgütü değildir). Ona şiddetle itiraz edenler de oldu, sayın seyircilerimizin dikkatine” diye kapatmıştı.
İstanbul Başsavcılığı hemen soruşturma açtı. O gece İstanbul’da kalmayı düşünen Elçi, sosyal medyadaki linçin boyutlarını görünce tedirgin oldu, evine Diyarbakır’a döndü hemen.

Yakalama kararındaki yalan

Yandaş medya hedef almakta gecikmedi, işareti alan savcılık da hemen soruşturma başlattı. Elçi ise Diyarbakır Barosu’ndaki odasındaydı, her zamanki gibi. Soruşturma haberlerini üzerine savcının ifadeye çağırmasını bekliyordu. Hatta bunun için şehir dışı programını da iptal etmişti. Ama devletin planı başkaydı. Elçi ile ilgili yakalama kararı çıkarılmıştı ve kararda “Terör örgütü propagandası yapmak’ suçundan hakkındaki soruşturmanın sonuçsuz kalmasını sağlamak amacı ile yurt içinde saklandığı; tüm aramalara rağmen Elçi’ye ulaşılamadığı ve tebligat yapılamayacağı anlaşıldığından hakkında yakalama kararı çıkarıldığı;  yakalandığında 24 saat içerisinde Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nda hazır edilerek ifadesinin alınmasına hükmedildiği” yazıyordu.
Devlet, Elçi’nin gözaltına alınması görüntüsü ile mesaj vermek istiyordu ve bunu yaparken de baro odasında oturan Elçi’yi firarda gibi gösteriyordu.
Polislerden önce eşi Türkan Elçi hazırladığı bavulla gelmişti barodaki odasına. Çok korkuyordu.Kalp hastasıydı Tahir Elçi, by-pass olması gerekiyordu aslında. 2 yıl arayla 2 kez stent taktırmıştı ve günde bir torba ilaç içiyordu. Cezaevi koşullarının ona iyi gelmeyeceğini düşünüyordu. Yutkunarak “Tutuklanırsan ben yarın İstanbul’a geliyorum” dedi. İkisi de tutuklama bekliyordu. Türkan Elçi daha sonra sıkça “Keşke tutuklansaydı”diyecekti.
Tahir Elçi’yi tutuklamadılar. Hakkında 5 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açtılar ve yurt dışına çıkışını yasakladılar. Söylediklerinden asla geri adım atmadı. Birçok kişi Ahmet Hakan’ın programdaki tutumu nedeniyle onun linç edilmesine neden olduğunu düşünürken o CNN Türk’e verilen para cezasına karşı avukatlıklarını üstlenmeyi dahi teklif etti.

‘Çatışmalar bu alandan uzak olsun…’

Hakkındaki dava sürerken o Güneydoğu’daki çatışma bölgelerine gidiyor, şiddetin, operasyonların ve insan hakkı ihlallerinin durması için elinden geleni yapıyordu. 28 Kasım günü, çatışmalardan zarar görmemesi için çağrıda bulunmak üzere Şeyh Mutahhar Camii’nin 515 yaşındaki Dört Ayaklı Minare’sinin önüne geldi arkadaşlarıyla. O gün saat 13.00’de baronun Prof. Ersan Şen’in katılımı ile düzenlediği konferans vardı. Konferansa katılmak için basın açıklamasını erken denilebilecek bir saatte, 10.30’da yapıyordu. Polis, önlemlerini almış, kameralar çalışmaya başlamış, meraklılar birikmişti. Elçi, elindeki metni okumaya başladı ve “Tarihi bölgede birçok medeniyete beşiklik etmiş, ev sahipliği yapmış kadim bölgede, insanlığın bu ortak mekânında silah çatışma, operasyon istemiyoruz. Savaşlar, çatışmalar, operasyonlar bu alandan uzak olsun diyoruz” dedi.

Berbat bir senaryo

Oysa çatışma hemen yanı başındaydı. Basın açıklaması bitmiş, Elçi gazetecilerle ve açıklamayı izlemeye gelen vatandaşlarla sohbet ediyordu.
O sırada bir taksi hemen 100 metre ötede durmuş, polis taksidekilerden inmelerini istemiş ve taksideki genç yaşlarda iki kişi, polise ateş açmış, polis memurları Ahmet Çiftaslan ve Cengiz Erdur’u öldürerek Elçi’nin açıklama yaptığı sokağa girmişlerdi. Silah sesleriyle sokaktaki herkes saklanmaya çalışmış, gazeteciler yere çömelerek beklemiş, oysa Elçi, olduğu yerde ayakta kalmıştı. Sokağa girerek kaçanlara polis ateş açmıştı. Polisin yoğun ateşine rağmen saldırganlar saniyeler içinde sokağı koşarak geçtiler. Yerde ise ensesinden yediği kurşunla yatan Tahir Elçi kaldı.
Berbat bir senaryonun ortasında kalmıştı Tahir Elçi ve orada hayatanı kaybetmişti.
Konferans için o saatlerde Diyarbakır’a inen Ersan Şen, haberi duyunca baroya gitmek yerine havaalanında beklemiş ve ilk uçakta geri gitmişti. Tıpkı Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu üyelerinin cenaze töreni için geldiği uçaktan inmeyerek yine aynı uçakla kaçıp gittikleri gibi…
Başbakan Ahmet Davutoğlu, ilk açıklamasında “Bu olay mutlak surette aydınlatılacaktır. Bizim dönemimizde faili meçhullere izin vermeyiz” dedi.
Eşi Türkan Elçi ise farklı düşünüyordu. Yaşamını faili meçhul cinayetlerin aydınlatılmasına adayan eşinden öğrenmişti: Bu coğrafyada faili meçhuller, hep meçhul kalırdı.
Yandaş gazeteler öldürülmesini, “PKK terör örgütü değildir”sözleri üzerinden sürdürdükleri linçin devamı için fırsat gördüler. Yeni Akit ‘gazetesi’ Elçi’nin öldürülmesini ‘Al sana terör’ başlığıyla duyurdu. Vahdet ‘gazetesi’ ‘PKK ‘Elçi’sini öldürdü’diye başlık atarken Güneş, ‘PKK terör örgütüdür’ manşetiyle çıktı.

‘Faili meçhul’

Oysa yapılması gerekenler basitti: Hemen bir olay yeri incelemesi yaparak delilleri toplamak, sokaktaki kameraların, gazetecilerin ve olay yerinde çekim yapan polis kamerasının çektiği görüntüleri analiz ederek Elçi’yi vuran silahı tespit etmek…
Olay yeri incelemesi, sokağın güvenliğinin olmadığı gerekçesiyle olaydan 4 ay sonra yapıldı. Ne atış artığı ne de mermi bulunabildi.
Sokakta ateş ettiği görülen polislerin ifadeleri tanık sıfatıyla alındı, 3 yılda dosyada bir tek şüpheli bulunamadı.
Sokaktaki işyerlerinin kameralarından sonuç alınamadı. Sokaktaki Mardin Kebapevi’nin içini çeken 3 kameraya ait görüntüler varken Elçi’nin vurulduğu yeri gören dördüncü kamera çalışmıyordu.
Vurulma anını da çeken polis kamerası görüntülerinde ise 13 saniyelik kesinti vardı. Avukatlar, cinayetten 10 gün sonra polis kamerasına ve hafıza kartına el konulmasını istemişti ama savcılık üç yıl sonra cihazın bulunamadığını söyledi.
Avukatların soruşturmanın genişletilmesine ilişkin talepleri savcılıkça reddedildi.
Cinayetten sonra başlatılan idari soruşturmada, Mülkiye Müfettişleri raporunu tamamladı. Müfettişler bütün görüntüleri izlemiş ve Adli Tıp’tan da görüş almışlardı. Rapor, cinayeti aydınlatabilecek bilgiler içeriyor olabilirdi. Ancak İçişleri Bakanlığı, raporu isteyen avukatlara raporun Diyarbakır Başsavcılığı’na gönderildiğini, ancak idari nitelik taşıdığı için avukatlara verilmeyeceğini söyledi. Avukatların başvurduğu savcılık ise raporun gelmediğini ileri sürdü.

Tek icraat

Devletin bu süreçte yaptığı tek şey öldürüldükten sonra Van Çatak’ta adının verildiği parkın ismini kayyımın değiştirmesi oldu. Tahir Elçi’nin ismini ve gökkuşağı renklerini parktan kaldıran kayyım, parka “Şehit Gönüllü Korucu Ali Ogün” ismini verdi.
Dönemin Başbakanı Davutoğlu, Elçi’nin öldürülmesinden sonra“Bu kazara bir olay da olsa fail bulunacak, suikast de olsa muhakkak üzerine gidilip çözülecek” demişti.
Ne kazara öldürüldüğü ortaya konabildi, ne de suikastin failleri bulundu…

4.01.2018

İGD 42 YAŞINDA



1970’li yıllarının ortalarında Türkiye işçi sınıfının öncü politik örgütü TKP, çalışan kesimler ve halkın içerisinde bir ATILIM başlattı
İşçi sınıfının öncü politik örgütü,bu atılımıyla yığınsal, demokratik ve merkezi bir gençlik örgütlenmesinin önünü açtı.
Bu doğrultuda, 17 Kasım 1975’te İlerici Yurtsever Gençlik gazetesi yayınlanmaya başladı. 
5 Ocak 1976’ da da Türkiye ilerici, yurtsever ve devrimci gençliğinin örgütü İGD (İlerici Gençler Derneği), kuruldu.
“Yolumuz, işçi sınıfının yoludur!” belgisiyle yola çıkan İGD, işçi, köylü ve öğrenci gençlik içinde hızla örgütlendi..
1978 yılında 58 şube ve 20.000 üyeye ulaşan İGD, aynı yıl kongresini yaptı ve Dünya Demokratik Gençlik Federasyonu üyesi olarak Küba’nın başkenti Havana’da düzenlenen “Dünya Gençlik Festivali”ne katıldı.
Faşist saldırı ve katliamlarda 130 yönetici ve üyesini toprağa veren İGD'nin 6 Kasım 1979’da Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından kapatıldığında 154 şube ve 50 bin üyesi bulunmaktaydı.
İlerici Gençler bu günde akademik, demokratik, politik mücadelelerini sürdürüyorlar.

31.10.2016

DDDD GENEL KURUL



Değerli Üyelerimiz ve Dayanışmacı Dostlarımız;
4 ncü Olağan Genel Kurulumuz 10 Aralık 2016 tarihinde yapılacaktır.
Sizleri aramızda görmekten mutluluk duyacağız.
Saygılarımızla
DDDD Y.K a. Talat Özmen

8.12.2015

İGD 40 YAŞINDA


TKP’nin Marksçı-Leninci ilkeleri doğrultusunda, “Yolumuz işçi sınıfının yoludur” sloganıyla alanlara çıkan İGD’nin savaşım deneyimi, bugün de  savaşsız, sömürüsüz, sınıfsız, sınırsız bir dünya için savaşım vermekte olan işçi, köylü, öğrenci  tüm Türkiye ilerici gençliğinin yolunu aydınlatıyor.

YAŞASIN İGD NİN ŞANLI GEÇMİŞİ,
YAŞASIN SINIFSIZ SÖMÜRÜSÜZ BİR DÜNYA İÇİN CAN VERMİŞ, 

CAN VERMEYE HAZIR ÜLKEMİZ GENÇLİĞİ.






9.10.2015

GÜNEY DİNÇ



Güney DİNÇ, 1936 yılında İzmir’de doğdu. 1954 yılında Karşıyaka Lisesi’ni,  1958 yılında İstanbul Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Öğrencilik yıllarında yazdığı şiir, öykü ve denemeleri, Şairler Yaprağı, On Üç, Galeri, Salkım, Varlık, Seçilmiş Hikayeler gibi dergilerde yayınlandı.  Askerlik görevini 1960 yılında yedek subay olarak İstanbul, Rami Kışlası’nda yaptı. Askerlik dönüşü halk oylaması öncesinde 1961 Anayasası’nın benimsenmesi amacıyla yürütülen çalışmalara katıldı.

1964-1970 yılları arasında Türkiye İşçi Partisi’nin Karşıyaka İlçe Başkanlığı, İzmir İl Başkanlığı ve Genel Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. 1967 seçimlerinde İzmir İl Genel Meclisi Üyesi seçildi. TİP’in Ege’deki örgütlenme ve seçim çalışmalarına katıldı.  Aynı dönemde DİSK’e bağlı sendikaların avukatlığını yürüttü. 12 Mart Darbesi’nden sonra TCK 141/1. maddesine aykırılık savıyla tutuklandı. Maden-İş Sendikası’nın eğitim seminerinde yaptığı konuşma nedeniyle Ankara ve İzmir Sıkıyönetim Mahkemeleri’nde yargılanarak 5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Askeri Yargıtay’ın bozmasından sonra sekiz ay tutuklu kalduğı bu davada aklanmasına karar verildi.

12 Eylül Darbesi’nden sonra, İzmir Barosu Başkanı seçildi. Üç yıl bu görevde kaldı. 1984-1989 yılları arasında Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu Üyeliği’nde bulundu. 1983 yılından itibaren, darbe yönetiminden demokratik hukuk düzenine geçişi amaçlayan Anayasa ve Demokrasi Kurultayları gibi bir dizi etkinliğe katıldı. Aydınlar Dilekçesi sanıkları arasında Ankara Sıkıyönetim Mahkemesi’nde yargılandı.

Güney Dinç Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları yarıgısına katılması için çalışmalar yaptı. 1988 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile Avrupa İnsan Hakları Komisyonu’nun yetkisinin benimsenmesinden sonra da, bu kuruluşa Türkiye’den göderilen ilk başvuruların savunmanlığını üstlendi. Bu başvurular nedeniyle, yasal olmayan gözaltı, haksız tutuklama, 1402′likler sorunu, düşünceyi açıklama ve örgütlenme özgürlüğüne aykırı uygulamalar, işkence, uygun süreleri aşan tutukluluk ve ceza davaları, siyasal partilerin kapatılması, kamulaştırma bedelinin zamanında ödenmemesi, kamu personeline getirilen siyasal ve sendikal yasaklar, Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin yapılanması, faili meçhul cinayetler, gibi çeşitli konularda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nce verilen kararlar,  insan hakları ihlallerine kaynaklık eden başta Anayasa olmak üzere birçok yasanın değiştirilip yenilenmesini gerektirdi.

Güney Dinç’in edebiyat, hukuk ve insan hakları alanındaki kısa yazıları Bilim ve Sanat, Yarın, Gündem, Yeni Gündem, Düşün, Nokta, Yeni Düşün, Gün gibi bir çoğu basındaki tekelleşme nedeniyle yayın yaşamından çekilmek zorunda bırakılan dergilerde ve Cumhuriyet Gazetesi’nde, özgün araştırma ve incelemeleri Türkiye Barolar Birliği, İzmir, Ankara ve diğer baroların dergilerinde, çeşitli etkinliklerden sonra çıkarılan sempozyum ve kongre bildiri kitaplarında yayınlandı.

Türkiye Barolar Birliği’nin 2002 yılında kurduğu “İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin Bilim ve Danışma Kurulu ile Yürütme Kurulu üyeliklerinde görevlendirilmiş ve bu görevleri TBB'nin 2013 yılında yapılan Genel Kurulu'na kadar sürmüştür. TBB’nin, çeşitli baroların ve üniversitelerin düzenlediği Hukuk Kurultayları ve Sempozyumlara bildirileriyle katılan Dinç, 1961 yılından beri İzmir’de serbest avukat olarak çalışmaktadır. Mimarlar Odası’nın İzmir’deki hukuk danışmanı olarak, Eriytrai Antik Kenti’nin, İzmir-Konak Alanı’nın yapılaşmaya açılmasını önleyen, İzmir’in simgesi Kordonboyu’nun tarihi sit olarak korunmasını sağlayan, kıyıların ve kamusal varlıkların yok edilmesini önlemeyi amaçlayan bir çok davanın da savunmanlığını yürütmüştür.

17.09.2015

TARİŞ ŞANLI DİRENİŞİ!


TARİŞ ŞANLI DİRENİŞİ!

Geçmişi ile ilişkisini esas olarak “unutma” üzerine kuran bir toplumun yaşadığı, “unutturmayı” bir idare tekniği olarak kullanan bir devletin egemen olduğu bu ülkede 20’li, hatta 30’lu yaşlarını yaşayan pek çok genç insan için “direniş” ve “devrimci dayanışma” gibi kavramlar bir anlam ve değer ifade etmeyebilir.


Çok değil, sadece 28 yıl önce bu ülkede, bu ve benzeri kavramlar büyük insan kitlelerini harekete geçiriyor, onların eylemlerine yön verebiliyordu.
İşte böylesi kitlesel eylemlerden biri de 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nin arifesinde gerçekleşen ve resmi tarihin “Tariş Olayları” olarak adlandırdığı büyük işçi direnişidir.
Ancak hemen belirtmek gerekir ki, Tariş Direnişi’nden söz ederken beraberinde Gültepe ve Çimentepe Direnişleri’ni anmamak büyük bir eksiklik ve haksızlık olur.
Tariş Direnişi, ekmeği, işi, geleceği ve onuruna sahip çıkmak isteyen işçilerin eyleminin adı olurken Çimentepe ve Gültepe Direnişleri ise işçiler ile halkın ve devrimcilerin dayanışmasını ifade eder.
Siyasal iktidarların popülist politikalarının aracı Tariş…
Tariş, Ege Bölgesi’nin incir, üzüm, pamuk, zeytin ve zeytinyağı gibi tarımsal ürünlerini değerlendirmek üzere kurulmuş olan, 70’li yılların sonlarına gelindiğinde 80 bine ulaşan üretici ortağı ile Türkiye’nin en eski ve en büyük üretim kooperatifidir. Tariş’in yönetimi, ülkedeki diğer birçok üretici kooperatifinde olduğu gibi büyük toprak sahipleri ile büyük hissedarların elindeydi.
Kooperatif, büyük çoğunluğu İzmir’de kurulu olan gıda ve tekstil sektöründe faaliyet gösteren sanayi işletmelerine sahipti. Bu işletmelerin yöneticileri Sanayi Bakanlığı tarafından atanıyordu. Bakanlık, sadece yöneticilerin değil işletmelerin kadrolarının da belirlenmesinde söz sahibi idi.
Tariş, sahip olduğu sanayi işletmelerinin büyük istihdam kapasiteleri yanı sıra tarımsal ürünlerin taban fiyatını belirleme gücü sayesinde siyasal iktidarların popülist politikalarına dolayısıyla da Ege Bölgesi’ndeki siyasal nabzı kontrol etmeye imkan sağlayan önemli bir araçtı.
MC iktidarları döneminde Tariş’te faşist kadrolaşma…
Bu niteliği ile her dönem siyasal iktidarların ağzını sulandıran Tariş, 70’li yıllarda yükselen toplumsal muhalefet ve devrimci hareketi ezmek için oluşturulan 1. ve 2. Milliyetçi Cephe (MC) Hükümetleri döneminde faşist kadrolaşmanın önemli bir merkezi olmuştu.
1975-77 yılları arasında iktidar olan MC Hükümetleri’nin ortaklarından MHP’nin Sanayi ve Ticaret Bakanlığı üzerindeki etkisiyle yüzlerce işçi baskı ve terör uygulanarak işten çıkarılmış ve yerlerine MHP militanları yerleştirilmişti. Faşist militanlar, bir yandan fabrikalardaki işçilerden Ülkü Ocakları için haraç toplarken diğer yandan Tariş’i İzmir’deki anti-faşist, devrimci örgütlenmenin geliştiği mahalle, işyeri ve okullara yönelik saldırıların bir üssü haline getirmişti. MHP’li militanların kendilerinden olmayanlara yönelik baskı ve tacizleri öylesine artmıştı ki, MC Hükümetlerinin büyük ortağı AP içinde dahi çok ciddi eleştiri ve kaygılara yol açmaktaydı. AP’nin İzmir Milletvekili Talat Asal, Başbakan Süleyman Demirel'e bir mektup yazarak duruma müdahale etmesini istemişti.

7.09.2015

Emeğe Saygı - 3


EMEĞE SAYGI-3 BULUŞMASI 19 EYLÜL DE İZMİR TEPEKULE DE GERÇEKLEŞTİRİLİYOR.

Her yıl DemokrasiDostlukDayanışmaDerneği tarafından  düzenlenen Emeğe Saygı buluşmalarının 3.sü 19 eylül de, 
İzmir Tepe Kule  Kongre Merkezi Akdeniz Salonunda gerçekleştirilecek.
Buluşma kapsamında İzmir ve çevresinde emek, demokrasi ve özgürlükler mücadelesine katkı koymuş, 
içlerinde Prof.Dr. Cumhur Ertekin, Prof.Dr.Gürel Nişli, Prof Dr. Erol Mavi nin de olduğu, yaşamı iyileştirme ve değiştirme 
uğraşlarının bir yanında olmuş, 15 insanımızı, arkadaşımızı,  dostumuzu kucaklayacağız.

Bulundukları yer ve alanlarda, akıllarını,  yüreklerini, sevgilerini eşitlik ve adalet arayışlarına ayırmış insanlarımıza olan 
vefa borçlarımızı ödemek, Onlara ‘’İyi ki bu  çabaları gösterdiniz, iyi ki varsınız’’  ‘’ İyi ki Olumlu örnekler oldunuz ‘’ 
demek  için  bir araya geliyoruz.

Geçtiğimiz yıllarda gerçekleştirdiğimiz buluşmalarda 20 arkadaşımıza emeğe saygı plaketleri sunulmuştu.
Bu buluşmalar ayni zamanda emek ve demokrasi mücadelesine katılan, ilgi duyan, destek veren insanlarımızı 
bir araya getiren, heyecanlarımızı ve umutlarımızı tazeleyen , yenileyen işlevler de görmektedir.
Ve tabiî ki en önemli iki değerimiz olan  DAYANIŞMA ve VEFA duygularımızın zenginleştirilmesine ve 
yaygınlaşmasına   da önemli  katkılar  koymaktadır. Tüm dostlarımızı, emek demokrasi ve barış yanlısı tüm insanlarımızı 
buluşmamıza katılmaya ve dayanışma ağımızın zenginleşmesine destek vermeye davet ediyoruz.

DEMOKRASİ DOSTLUK DAYANIŞMA DERNEĞİ

Adına,
DDDD BAŞKANI
Talat Özmen

Buluşma salonu: Tepekule Kongre Merkezi Akdeniz Salonu
Toplantı/ plaket verme: Saat:14.00-16.00
Kokteyl                          : Saat: 16.00-18.00

NOT : Etkinliğimize katılacak arkadaşlarımızın  aşağıdaki telefondan ve mail         
adresinden bilgi verilmesi rica olunur.


Telefon : 0535 985 57 41
email     : talatozmen@hotmail.com                                                             08 / 09 / 2015

1.08.2015

EMEĞE SAYGI 3

EMEĞE SAYGI 3 Bu yıl 3 ncüsünü yapacağımız etkinliğimizin çalışmaları devam ediyor.

14.06.2015

MECLİSTE SOL PARTİ HDP


Bu ülkede çok uzun süredir sağ hükümetlerin muhalefeti bile sağ partiler oldu.
CHP 1970 yıllarda konjonktüre uygun olarak kendisini merkez sol'a yerleştirmek istedi ama genlerinde devletin kuruculuğu bulunduğu için bunu başarmakta zorlandı.
Baykal'la birlikte çarşafa ve sermayeye açılım yapan parti, İşçi sendikalarına da mesafe koyarak iyice sağa yanaştı.
Daha sonraki yıllarda bu kayma , Ankara'da ülkücü faşist Mansur Yavaş'ın belediye başkan adayı, C.Başkanlığı seçimlerinde ise Alparslan Türkeş'in danışmanlarından milliyetçi, muhafazakar Ekmelettin İhsanoğlu'nun CHP çatısı altında C.Başkanı adayı olarak gösterilmesi ile devam etti.
Solcu(!) lar, koca koca sosyalist(!)ler Kemal Türkler'in, Ali İhsan Özgür'ün katilllerine, Maraş,çorum, Sivas, katliamcılarına sol adına oy toplama telaşına girdiler.
İşte HDP, iktidar ve muhalefetin sağ partiler tarafından paylaşıldığı ve sol partiye yakıcı bir şekilde ihtiyaç duyulduğu bir dönemde, sağdan ve soldan bütün engelleme çalışmalarına rağmen, parti olarak seçimlere ve aldığı destekle de meclise girdi.
Şimdi görev HDP nin.
Ya neden mecliste olduğunu unutmadan, kendisine verilen mesajları iyi okuyarak bu halkın ümidi olmaya devam ederek yükselecek, ya da atacağı yanlış adımlar ona yönelen güvenin sona ermesine neden olacak, bu ülkenin parlamentoda sol bir partiye gereksinmesi devam edecektir.
Ben HDP nin kendine düşen görevi, layığıyla yapacağından ve kendisine verilen kredinin halkın çıkarları doğrultusunda kullanıldığı sürece artacağından hiç bir kuşku duymuyorum.


5.05.2015

6 MAYIS, İDAMA EVET DİYENLER



Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın ölüm cezalarının yerine getirilmesine dair kanun tasarısına verilen oyların sonucu*:
Üye sayısı: 450
Oy verenler: 323
Kabul edenler: 273
Reddedenler: 48
Çekimserler: 2
Oya katılmayanlar: 118
Açık üyelikler: 9
Partiler: Adalet Partisi (AP), Bağımsız (Bğz.), Birlik Partisi (BP), Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Güven Partisi (GP), Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), Millet Partisi (MP) Türkiye İşçi Partisi (TİP), Yeni Türkiye Partisi (YTP)

Kabul edenler 

Adana: Cevdet Akçalı (AP), Fazıl Güleç (CHP), M. Salahattin Kılıç (AP), Melih Kemal Küçüktepepınar (CHP), Ali Cavit Oral (AP), Emir H. Postacı (CHP), Kemal Satır (CHP), Ahmet Topaloğlu (AP), Turgut Topaloğlu (GP), Alpaslan Türkeş (MHP), Hüsamettin Uslu (AP)
Adıyaman: M. Zeki Adıyaman (AP), Ali Avni Turanlı (Bğz.)
Afyonkarahisar: Hasan Dinçer (AP), Hamdi Hamamcıoğlu (GP), Ali İhsan Ulubahşi (AP), Kazım Uysal (AP)
Amasya: Yavuz Acar (AP), Salih Aygün (AP)
Ankara: Orhan Alp (AP), Oğuz Aygün (AP), Musa Kazım Coşkun (AP), Orhan Eren (AP), İ. Sıtkı Hatipoğlu (CHP), Mustafa Maden (AP), H. Turgut Toker (AP), Aydın Yalçın (AP), Ferhat Nuri Yıldırım (AP), Şerafettin Yıldırım (AP), Mustafa Kemal Yılmaz (AP)
Antalya: Hasan Akçalıoğlu (AP), İhsan Ataöv (AP), Süleyman Çiloğlu (AP), Ömer Eken (AP), Rafet Eker (AP, Hasan Ali Gülcan (CHP)

3.05.2015

SADETTİN UÇKUNU YİTİRDİK


İzmir SAADETTİN Abisi'ni  kaybetti

1941  doğumlu İnş.Müh. Saadettin UÇKUN  yakalandığı hastalıktan kurtulamayarak 3 Mayıs'ta  yaşama veda etti

Saadettin UÇKUN 1971 yıllarında İnşaat Mühendisleri odasında başladığı Emek, Demokrasi, Sosyalizm mücadelesinde son nefesini veresiye kadar aktif olarak yer aldı.

İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şube Sekreterliği ve Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyeliklerini 2000 li yıllara kadar sürdürdü.

1980 sonrasında TÜRKİYE KOMÜNİST PARTİSİ   İZMİR  sorumluluğu, TÜRKİYE BİRLEŞİK KOMÜNİST PARTİSİ  Genel Yönetim Kurulu Üyeliği yaptı.

Aktif iş yaşamına İzmir Büyük Şehir Belediyesinden  emekli olarak son verdi.

Ailesine, dostlarına ,yoldaşlarına ,baş sağlığı dileriz.

Cenaze: 4 Mayıs 2014 öğle namazından sonra Buca Belediyesinin arkasındaki Baha Yörük camisinden kaldırılarak GÖKDERE Mezarlığına defnedilecektir.

TOPRAĞIN BOL OLSUN SAADETİN YOLDAŞ.

BİRLİK DAYANIŞMACI ARKADAŞLARI
TKP li YOLDAŞLARI
DEMOKRASİ DOSTLUK DAYANIŞMA DERNEĞİ