22.05.2013

AKP'nin Reyhanlı saldırısından haberi var.


Kızıl Hackerlar olarak da bilinen bilgisayar korsanları grubu Redhack bu kez 51 kişinin hayatına mâl olan Reyhanlı saldırılarıyla ilgili belgeler yayınladı.

Daha önce Dışişleri ve İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü hatta Türk Silahlı Kuvvetleri’nin internet sitelerini hackleyen Redhack bugün öğlen saatlerinde Twitter'dan ellerine Reyhanlı saldırılarıyla ilgili Jandarma İstihbarat Daire Başkanlığı'na ait bir takım gizli belgeler geçtiğini duyurdu. Kızıl Hackerlar bu belgeleri ilerleyen saatlerde paylaşacağını açıkladı.

Redhack yaklaşık 2 saat sonra ise "Reyhanlı'da ne oldu? Ne oluyor? İşte bu soruların cevabı" Tweet'i atarak, Jandarma İstihbarat Daire Başkanlığı'na ait olduğu iddia edilen belgeleri paylaştı.

SALDIRIDAN SONRAKİ BELGELER

21.05.2013

Devrimciler ve Üslup




Dilinizin ayarını bozarak en iyi dostlarınızdan bile düşman yaratabilirsiniz. Uygun koşullarda kötü bir üslup kullanarak ilişkileri gerebilir ve gerilimli anlarda provoke edici bir dille çatışmaları başlatabilirsiniz…
 Devrimciler dünyasında ideolojik mücadele kaçınılmazdır; kaynağını, hayatın çelişkiyi kaçınılmaz kıldığı gerçeğinden alan bir doğrudur bu. Doğru olmayan ise ‘devrimin çocukları’ arasında yaşanan ideolojik mücadeledeki üslup bozukluğu yüzünden devrimcilerin birbirlerini ideolojik ve siyasi muarızlar şeklinde ‘konumlandırmaya’ başlamalarıdır.
 Mesele budur; kendilerini doğruluğuna inandıkları yol ve yöntemlerle ifade eden devrimcilerin kaygı verici bir bölümü hesapsızca kullanılan revizyonist, oportünist, reformist, pasifist, goşist, teslimiyetçi ve benzeri kavramlarla birbirlerini ‘karşıt’ haline getirme ‘becerilerini’ başarı hanesine yazmakta herhangi bir sakınca görmüyorlar.
 Sanırım bu durum en çok da yerli yersiz kullanılan söz konusu kavramlarla birbirlerini ‘muarız’ haline getirmeyi ‘başaran’ devrimcileri hiç bir ayrım yapmaksızın sırasıyla yok etmeye ‘yeminli’ olan sermayeyi mutlu etmektedir.
 Bu dışlayıcı, ötekileştirici ve giderek de düşmanlaştırıcı üslubu nereden öğrendik sorusunun yanıtını ortak tarihsel geçmişimizde aramamız lazım. Tarihimizin her sayfasında bolca ve hoyratça kullanılmış revizyonist, oportünist, reformist, goşist ya da teslimiyetçi benzeri kavramlara rastlarız. Kuşkusuz bu konuda Moskova - Pekin merkezli ideolojik ‘mücadele’nin uluslararası devrimci hareketteki tezahürü özel bir yere sahiptir. Ne var ki bugün, vakti zamanında ‘en komünist’ sayılan ve düşmanca kurulan saldırgan bir dille birbirlerini tarihten silmeye çalışan o ‘model partiler’in aynı ‘makus kaderi’ paylaştıklarını görebiliyoruz. Artık şu gerçeğin teslim edilmesi gerekiyor; geçmişte yaşananlara dostlar arasındaki ideolojik mücadele falan denilemez; yaşananlar, adı konulmamış bir ‘ideolojik savaş’tı ve o ‘savaş’ uluslararası sermaye güçlerine değil, emek güçlerine zarar vermiştir…
 Bir işe yarar mı bilinmez ya, üslup meselesinde kendimde gerçekleştirdiğim değişimi paylaşmak istiyorum:
 On bir yılı aşan tutsaklığı yüzlerce devrimci ile birlikte yaşadım. Herkesten farklı olduklarına ve ‘tek doğru’ çizgiyi savunduklarına inanan pek çok devrimci ile birlikte yıllarca ve gün yirmi dört saat aynı koğuşlarda kaldık. Devrimci hareketin ortalama kadrolarını ve önderlerini yakından tanıdım. Tanıdığım ve kendilerini Marksist, Leninist, Troçkist ve Anarşist olarak tanımlayan bu devrimcilerin çoğunun içtenlikle özgürlük, eşitlik, dayanışma gibi ortak değerlerimizi savunduklarını, kapitalizmi tasfiye edip emeğin ve insanlığın özgür geleceğini kurmak için mücadele bahsinde ‘imanlı’ olduklarını gördüm. Amacımız ortaktı, amaca ulaşmada izlenmesi gereken yol yordam konusunda ise farklılıklarımız vardı. Velhasıl, aramızdaki fark dil farkı değil, şive farkıydı. Onları, farklılıklarımıza rağmen kardeş saymaya başladım. Ve zamanla bu kardeşlerimle süren yazılı ve sözlü tartışmalarda revizyonist, oportünist, reformist ya da teslimiyetçi benzeri kavramları kullanmadan önce onlarca kez düşünmek gerektiğini öğrendim… Evet; öğrenilebilir, öneriyorum!
 Şurası açık ki, sömürü, iktidar ve istismar biçimlerinin bütününü ortadan kaldırıp emeğe ve insanlığa yakışan özgürlükçü bir düzen kurmak amacıyla aklı erdiğince ve de elinden geldiğince mücadele eden devrimcilerin birbirleriyle tartışırken kullandıkları dile özen göstermeleri keyfiyet değil zorunluluktur. Devrimcilerin dünyasındaki ideolojik mücadele, devrim kardeşliğinin derin anlamı göz ardı edilmeden sürdürülmelidir; ancak böylece farklılıklarımıza rağmen ortak amacımızı gerçekleştirebilmemiz açısından elzem olan devrimci cephe ve enternasyonal birlik için uygun bir ideolojik kültür oluşturabiliriz…
Sadık Varer...

20.05.2013

SAKIN ÖLME KENAN EVREN!!!


SAKIN ÖLME KENAN EVREN!!!
Senin üç gün fazla yaşayabilmen için bildiğimiz bütün duaları yapacağız inan.
Sakın ölme…
Anneme, anneanneme , dedeme, mahallenin imamına, komşu hacı teyzeye, onun hacı kocasına yalvardım,
Bana söz verdiler senin üç gün fazla yaşaman için dua edecekler.
Sakın ölme…
Ne olur üç gün daha yaşa ki, 12 Eylül Zindanlarında kolunu, bacağını kopardığın, parçalayarak öldürdüğün insanların görüntüleri Azrail’in olarak her gün yatağının başına gelsin.
Sakın ölme….
12 Eylül’ün karanlığında çocuklarını kaybettiğin anaların çığlıkları kulaklarından gitmesin.
Sakın ölme….
Üç gün daha yaşa, yaşa ki yaşını büyütüp te astırdığın Erdal Eren’in yüzü senin kâbusun olsun…
Sakın ölme… Ölmemen için dua ediyoruz. Üç gün daha yaşa, yaşa ki...

17.05.2013

Sanem ALTAN: 'Tek gerçek, bütün gerçeklerin bizden saklandığı…'








Sanem ALTAN: 'Tek gerçek, bütün gerçeklerin bizden saklandığı…'

Bir kurutma kağıdının üzerine bir damla mürekkep damlatsak, o mürekkep damlası tek bir nokta oluşturur.

Bu münferit bir damladır.

Sonra bir damla, bir damla daha damlatırsak, bu kağıt münferit damlalarla simsiyah olur…

Türkiye de devletin içinden, toplumun içinden, düşmanlarımızın içinden damlayan rezaletlerle kararıyor.

Her rezaletten sonra da ‘bu münferit bir olaydır’ diye açıklama yapan devletin büyükleri bizleri o simsiyah karaltıyla başbaşa bırakıyor.

7.05.2013

KUŞAKLAR BULUŞUYOR


Değerli dostlar

18 Ocak 2013'de ''Kuşaklar Buluşuyor'' olarak adlandırdığımız buluşmayı gerçekleştirdik.
Bu toplantıyı gerçekleştiren derneklerimiz öncülüğündeki çalışma grubu, yapılan toplantıyla ilgili bilgi ve fotoğrafları, üyelerimize, ayrıca toplantıya katılan ve katılamayan tüm çağrılılara mini bir anket ile birlikte göndermiştir.
Çalışma grubumuz daha sonra, ''İzmir Demokrasi Barış Sosyalizm Mücadelesinde
Emeğe Saygı'' adı altında farklı alanlardan temsili düzeyde seçilmiş beş arkadaşımıza plaket verme kararı almıştır.

Her yıl düzenlemeyi amaçladığımız bu törende, İzmir’de 60'lı yıllardan günümüze kadar
devam ettirdikleri Emek, Demokrasi, Sosyalizm, Barış ve İnsan Hakları mücadelesine
yaptıkları katkılardan dolayı bu yıl:
-TKP MK. Üyesi, TİP GYK. Üyesi, DİSK 3.Bölge Temsilcilerinden  CEMAL KIRAL
-İnsan Hakları Derneği, İnsan Hakları Vakfı Kurucu Üyesi Prof. Dr. VELİ LÖK
-TİP GYK. Üyesi, İzmir Barosu Başkanlarından Avukat GÜNEY DİNÇ
-TİP İzmir İl Başkanı, Mimarlar Odası İzmir Şube Başkanlarından Mimar GÜNER ELİÇİN
-TİP Karşıyaka İlçe Sekreteri, Emekli Öğretmen EMİNE KARTAL'a
plaket verilmesi kararlaştırılmıştır.

Plaket törenimiz 17 Haziran 2013 Pazartesi günü, saat 15.00 -- 17.00 arasında Fuar Gençlik
Tiyatrosunda yapılacak, ardından katılımcılara ve konuklara Fuar İzmir Sanat Bahçesi'nde
bir kokteyl verilecektir.

DEMOKRASİ DOSTLUK DAYANIŞMA                           ONBEŞLER BİRLİK DAYANIŞMA
                      DERNEĞİ                                                       BİLİM ve KÜLTÜR DERNEĞİ