"erkek;ataerkil düzenin inşasından, kapitalizmin bu
gününe değin, baştan sona ''gücü'' temsil ettiğine
inandırılmıştır. Dışarıdaki geçim için üstlendiği
rol ve bu yanlış bilinç, ev içinde
sahipliğe, bu sahiplikte, kadına ve çocuğa tahakkümün
kaynağına dönüşmüştür.
Tüm sömürünü sisteminin bekası, kadın üzerinde
uygulanan şiddette korunuyor. Üstelik bu
şiddet, sokakta, işyerinde, evde kol geziyor. Kapitalizmin
insanın doğasına aykırı konumlanışı ile, sömürünün nesnesi olan erkek, üzerindeki baskıyı, bir diğer nesnesi olan kadına yönelik
şiddet ve cinayetlerle yansıtırken, ezilmişliğin
çifte sömürüsü altında kalan kadının en ufak
yaşam hakkı talebi, erkeği de ilgilendiren, bir
özgürlük talebi olarak değerlendirilmek yerine,
sistemin ve erkek egemenliğinin bekası için, kocası,
kardeşi abisi, kardeşi, sevgilisi, v.b tarafından
cezalandırılmaktadır."
gününe değin, baştan sona ''gücü'' temsil ettiğine
inandırılmıştır. Dışarıdaki geçim için üstlendiği
rol ve bu yanlış bilinç, ev içinde
sahipliğe, bu sahiplikte, kadına ve çocuğa tahakkümün
kaynağına dönüşmüştür.
Tüm sömürünü sisteminin bekası, kadın üzerinde
uygulanan şiddette korunuyor. Üstelik bu
şiddet, sokakta, işyerinde, evde kol geziyor. Kapitalizmin
insanın doğasına aykırı konumlanışı ile, sömürünün nesnesi olan erkek, üzerindeki baskıyı, bir diğer nesnesi olan kadına yönelik
şiddet ve cinayetlerle yansıtırken, ezilmişliğin
çifte sömürüsü altında kalan kadının en ufak
yaşam hakkı talebi, erkeği de ilgilendiren, bir
özgürlük talebi olarak değerlendirilmek yerine,
sistemin ve erkek egemenliğinin bekası için, kocası,
kardeşi abisi, kardeşi, sevgilisi, v.b tarafından
cezalandırılmaktadır."
"Kadın sorunu bir cinsiyet sorunu değil, mülkiyet sorununun aldığı bir biçimdir. Bugün sorunu kadın-erkek eşitliği denklemi kurarak formüle etmek, sorunun tarihsel çıkışından ve özünden uzaklaşarak, sonuçlardan hareketle soruna yaklaşmaktır. Kadını erkeğin vesayeti altına sokan ya da mahkûm eden neden, kadın ve erkek arasındaki biyolojik farklılıklar veya eşitsizlik değil, üretim ilişkilerinin aldığı biçimdir. İşbölümü ve mülkiyet ilişkisine dayanan toplumsal koşullardır.
Özel mülkiyet ortadan kalkmaksızın, kadın sorununun çözümünden söz edilemez. Özel mülkiyete son verecek olan da kadın sorununun çözümünün yolunu açacak olan da sosyalist bir devrimdir."
Ve kadınlar,
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri,
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve karasabana koşulan
ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,
bizim kadınlarımız..
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri,
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve karasabana koşulan
ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,
bizim kadınlarımız..
Nazım Hikmet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder