30.04.2014
1 MAYIS EMEKÇİ BAYRAMI KUTLU OLSUN
1 MAYIS TOPLANMA YERLERİ
İstanbul
İstanbul’da DİSK, KESK, TTB, TMMOB, ÖDP, Halkevleri, TKP, HDP, Gençlik Muhalefeti, Öğrenci Kolektifleri, CHP, Devrimci 1 Mayıs Platformu’nun da aralarında bulunduğu ilerici emek örgütleri, sol ve sosyalist parti ve örgütler Taksim Meydanı’nda olacak.
Taksim’e çıkmak üzere biri Şişli diğeri Beşiktaş olmak üzere iki yürüyüş kolu oluşturulacak. DİSK, HDP ve Devrimci 1 Mayıs Platformu Şişli kolunda; ÖDP, Halkevleri, TKP, CHP, EHP, Gençlik Muhalefeti, Öğrenci Kollektifleri ve çArşı ise Beşiktaş kolunda yer alacak.
Ankara
DİSK, KESK, TTB ve TMMOB’den oluşan 1 Mayıs Tertip Komitesi adres olarak Sıhhiye Meydanı’nı belirledi. Sıhhiye çağrısı yapanlar 10.00’da Gar’da buluşacak, 13.00’da ise Sıhhiye Meydanı’nda miting programı başlatılacak.
İzmir
Buluşma: 10.30 – Basmane Meydanı (KESK-ÖDP- Gençlik Muhalefeti- Park Forumları- Narlıdere Dayanışması-Artvinliler derneği Konak'ta toplanıp oradan yürüyecek)
Miting: Gündoğdu Meydanı
Bursa
Bursa emek ve demokrasi güçleri 13.00’da Stadyum’da bir araya gelerek Kent Meydanı’na yürüyecek. Heykel’de buluşacak olan Halkevleri ve Öğrenci Kollektifleri de daha sonrasında emek ve demokrasi güçlerine katılım sağlayacak.
Eskişehir
Buluşma: 12.00 - Adalar
Miting: Odunpazarı Meydanı
Antakya
Buluşma: 14.00 – Doğuş Okulları
Miting: Uğur Mumcu Meydanı
Antalya
Buluşma: 13.00 – Kanza Parkı
Miting: Cumhuriyet Meydanı
Adana
Buluşma: 15.00 – Mimar Sinan Kültür Parkı
Miting: Uğur Mumcu Meydanı
Mersin
Buluşma: 15.00 – İstasyon Meydanı
Miting: Cumhuriyet Meydanı
Mersin/Tarsus
Buluşma: 16.30 – Kleopatra Kapısı
Miting: Cumhuriyet Meydanı
Kocaeli
Buluşma: 13.00 – Merkez Bankası
Miting: Cumhuriyet Parkı
Çanakkale
Buluşma: 14.00 – Eski Salı Pazarı
Miting: Cumhuriyet Meydanı
Artvin
Buluşma: 11.00 – Atapark
Miting: Kent Meydanı (İl Özel İdaresi çoklu otopark önü)
Artvin/Borçka
Buluşma: 10.30 – Belediye Parkı önü
* Borçka halkı, buluşmanın ardından Artvin’deki mitinge katılacak.
Artvin/Hopa
Buluşma: 12.00 – Çaykur Fabrikası önü
Miting: Metin Lokumcu Meydanı
Trabzon
Buluşma: 11.30 – Eski TEDAŞ önü
Miting: Atatürk Alanı – Meydan Park
Samsun
Buluşma: 12.00 – Ray Apartmanları önü
Miting: Cumhuriyet Meydanı
Giresun
Buluşma: 11.00 – Debboy Mevkii
Miting: Keşap Durağı
Rize
Miting: 15.00 – Kent Meydanı
Rize/Pazar
Buluşma: 10.00 – Çarşı Başı
Miting: Meydan
* Pazar halkı, daha sonra Hopa’daki mitinge katılacak.
Zonguldak
Buluşma: 11.00 – Gar (Türk-İş, KESK, TTB, ÖDP, CHP buluşması), ZKÜ Alt Kapı önü (Üniversiteliler buluşması),
Miting: Madenci Anıtı
Zonguldak/Çaycuma
Buluşma: 10.30 - Çaycuma Çarşı Meydanı
* Çaycuma halkı, buluşmanın ardından Zonguldak’taki mitinge katılacak.
Konya
Buluşma: 11.00 – Devlet Tiyatrosu
Miting: Şehir Meydanı
Niğde
Buluşma: 11.30 Niğde Eğitim-Sen
Miting: Niğde Hükümet Meydanı
Nevşehir
Buluşma: 10.30 Borsa Kavşağı
Miting: Telekom Önü
Sivas
Buluşma: 11.00 – Ethem Bey Parkı
Miting: Mevlana Alanı
Bolu
Buluşma: 11.00 Bankalar Caddesi
Miting: Kardelen Meydanı
* KESK, DİSK Emekli-Sen, TMMOB, ÖDP, Halkevleri, EMEP, HDP, AİBU Öğretim Elemanları Derneği
Çorum
Buluşma: 11.00 – Özdoğanlar Kavşağı
Miting: Saat Kulesi
*DİSK, KESK, EMEP, ÖDP, HDP, Alevi Kültür Merkezi, ÇHD
Edirne
Buluşma: 12.00 – 80. yıl Cumhuriyet Lisesi
Miting: Saraçlar Caddesi
Aydın
Buluşma: 13.00 – Zafer Meydanı
Miting: İstasyon Meydanı
Balıkesir
Buluşma: 11.30 – Çarşamba Pazarı
Miting: Kuvayı Milliye Meydanı
Balıkesir/Bandırma
Buluşma: 11.00 – Otobüs durakları
Miting: Cumhuriyet Meydanı
Tekirdağ/Çorlu
Buluşma: 14.00 - Mezarlık
Miting: Cumhuriyet Meydanı
18.04.2014
1 MAYIS KOMİTESİ TAKSİM'E ÇAĞIRIYOR.
DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin oluşturduğu 1 Mayıs 2014 Komitesi ve 1 Mayıs çağrıcıları 21 Nisan 2014 Pazartesi günü saat 12:00’da Taksim Gezi Parkı merdivenlerinde 1 Mayıs 2014 kutlamalarına ilişkin bir basın açıklaması yapacak.
TARİH: 21 Nisan 2014, Pazartesi
SAAT : 12:00
YER : Gezi Parkı Merdivenleri – TAKSİM
13.04.2014
ATTIĞIM OYA YA DA PARTİYE KÜFREDENLERE YANITIM - AHMET NESİN
Bir bireysiniz ve bir partiyi desteliyorsunuz, doğal olarak seçimlerde üye olduğunuz yada desteklediğiniz partiye oy atarsınız. Ancak Türkiye her açıdan ilginç bir ülke olduğundan üye olduğunuz partiye oy verince de küfür işitiyorsunuz.
(...........)
Diyelim ki Ankara’da yaşıyorum ve AKP’den kurtulmak isteyen bir sosyalistim. Aynen dediğiniz gibi oy vereceğim partinin kazanma şansı yok ama CHP’nin bu şansı var. CHP’nin adayına bakıyorum, Kahramanmaraş katliamının sanığı, yılların ülkücüsü, yani yıllarca arkadaşlarımı, yoldaşlarımı öldürmek için fırsat kollayan, can atan insanlardan birisi. Hadi bakalım, siz siz olun da oy verin.
Siz bana küfrederken Doğan Öz’ün, Kemal Türkler’in, Abdi İpekçi’nin, Ankara’da öldürülen 7 TİP’li gencin, Istanbul Üniversitesi önünde bombalanan yoldaşlarımın katillerine oy vermemi istediniz.
Benim ne dünya görüşüm ne de midem bu kadarını kaldırmıyor sevgili sosyal demokrat kardeşler. Ben Alaattin Çakıcı’nın, Mehmet Ali Ağca’nın, Abdullah Çatlı’nın dava arkadaşlarına bu kadar kolay kamda silip de oy veremem.
Siz kızmanız gereken yeri de bilmiyorsunuz, belediye seçimlerinde sosyal demokrat aday bulamayan CHP başkanına yana yönetimine kızacağınıza, faşistlerle işbirliğinizi desteklemediğim için bana yada benim gibilerine kızıyorsunuz.
İsterseniz biraz daha net söyleyeyim, benim için AKP iktidarıyla MHP iktidarı arasında çok fark yok. O yüzden onlarla yaptığınız işbirliğinin yanına beni yada benim gibi düşünen sosyalistleri çekemezsiniz. Önce partinizi sosyal demokrat yapın, sonra seçimler için aylarca görüşelim.
Size çok basit bir örnek vererek bitireyim yazımı. Olur ha, bir gün Nazlı Ilıcak HDP’ye oy vereceğini söylerse, kendimi ve partimi sorgular, istifa eder ve ömür boyu siyasetle uğraşmamaya yemin ederim. 12 Eylül darbesinden beri CHP’ye hakaret eden Hasan Cemal oyunu CHP’ye vereceğini söyleyince de kafam karışır, oturun bana yada benim gibilere küfredeceğinize bunları düşünün biraz.
Ahmet Nesin
11.04.2014
1 MAYIS'TA TAKSİM'E
EMEK, BARIŞ, EŞİTLİK, ÖZGÜRLÜK İÇİN MÜCADELEYE DEVAM!
1 MAYIS’TA TAKSİM’DEYİZ!
Biz bu ülkenin tüm değerlerini yaratanlar, biz işçiler, kamu emekçileri, hekimler, mimarlar, mühendisler, şehir plancıları olarak emek, eşitlik, özgürlük, barış, adalet, bağımsızlık ve demokrasi için 1 Mayıs’ta Taksim’de olacağımızı ilan etmek için buradayız.
Özlemini duyduğumuz bu değerlerle inşa edilmiş bir ülkenin ve hatta bir dünyanın artık çok uzaklarda bir ütopya olmadığının bilinciyle Taksim çağrısı yapıyoruz. Emeğin, eşitliğin, özgürlüğün, barışın, adaletin ve demokrasinin egemen olduğu bir ülkenin kurucu özneleri geçtiğimiz 1 Mayıs’tan ve özellikle de Haziran’dan beri sokaklarda, meydanlarda, işyerlerinde, okullarda, yoksul mahallelerde ayağa kalkıp yüzlerini güneşe döndüler.
Yüzümüzü ağartan bu ışık şimdi işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma gününün arifesinde bize yeniden Taksim yolunu işaret ediyor. Ne istediğimizi bilerek ve artık bu isteklerimizin “hayal”/”ütopya” olmadığının farkına vararak yürüyüşümüzü başlattık…
Bu yürüyüşümüzün amacı o kadar açık ki…
Biz, yıllardır binlercesi iş başında öldürülen işçileriz ve yaşamak için ölümüne çalıştırılmak istemiyoruz.
Biz, simit hesabıyla ne kadar iyi durumda olduğu iddia edilen asgari ücretli işçiyiz, 10 bin asgari ücreti bir ayakkabı kutusuna sığdıranlar tarafından daha fazla aşağılanmak istemiyoruz.
Biz, taşeron çalıştırmayla, özel istihdam bürolarıyla, esnek çalıştırmayla, sözleşmeli personel uygulamalarıyla köleliğe mahkum edilenleriz; fabrikada, okulda, hastanede, atölyede, işyerlerinde, medyada, bankada, plazada, ambarlarda çalışırken yakalarımızın rengiyle, statülerimizle ayrıştırılıp güvencesizlikte birleştirilenleriz; biz kıdem tazminatımız için direnenleriz ve pazarda alınıp satılan bir meta muamelesi görmek istemiyoruz.
Biz, emeğinin karşılığını asgari ücretle yoksulluk sınırında alan, grev ve gerçek toplu sözleşme hakkı, örgütlenme ve siyaset yapma hakkı yok sayılan, mezarda emekliliğini sürgünlerde bekleyen kamu emekçileriyiz. En insani ve en temel haklarımızı savunduğumuzda “terörist” damgası yemek, tutuklanmak değil, bu ülkenin onurlu insanları olarak insanca yaşamak istiyoruz.
Biz, yasalarda örgütlenme hakkı, mahkemede şikâyeti, devlet katında sözü yok sayılan milyonlarız; kendi kaderimizin bir avuç insanın dudaklarının arasında olmasını istemiyoruz.
Biz, sesimizi, isteklerimizi, taleplerimizi haykırdığımızda “polis destanıyla”, adalet sarayıyla, yasakla, sürgünle, sansürle, panzerle, TOMA’yla, copla, gaz fişekleriyle, hapishanelerle, tabutluklarla karşılaşan bir halkız; artık susmak, kader diyerek boyun eğmek istemiyoruz.
Biz, kırmızılı kadınız, şiddet mağdurlarıyız, namus diye öldürülenleriz, sermayeye ucuz işgücüyüz; kadını daha ucuza, daha güvencesiz çalıştıracak istihdam paketlerini istemiyoruz.
Biz, bu ülkenin çocuklarıyız; Roboski’de devletin bombasıyla, Okmeydanı’nda devletin gaz fişeğiyle vurulup öldürülmek istemiyoruz. Ve biz o çocukların aileleriyiz, kan parası verilip susturularak acımızla alay edilmesini de, seçim mitinglerinde yuhalatılmayı da istemiyoruz.
Biz, kâr için, rant için deresi kurutulan, toprağı zehirlenen köylüyüz, mahallesinden sürülen yoksul emekçiyiz, inşaat çılgınlığıyla güneşi, parkları, ağaçları çalınan kentliyiz; kendi yaşadığımız mekânlar üzerinde söz hakkımızın olmadığı bir düzen istemiyoruz.
Biz, savaşa ikna edilmek için üzerine 7-8 füze fırlatılması planlanan bir ülkenin yurttaşlarıyız; bin kere hayır, iktidardakilerin gücünü arttırmaktan başka bir anlamı olmayan savaşlarda ölmek, sakat kalmak, bedel ödemek istemiyoruz. Kürt sorununun savaşla çözülmeyeceğini yıllarca büyük bedeller ödeyerek görenler olarak kardeşlerimizle, komşularımızla savaşa hayır diyoruz!
Biz, bu ülkenin bütün ötekileriyiz; dinimiz, mezhebimiz, dilimiz, kültürümüz, cinsiyetimiz nedeniyle ikinci sınıf yurttaş muamelesi görmek, yok sayılmak, ayrımcılığa maruz kalmak istemiyoruz.
Bizler bu ülkenin sanatçılarıyız, bilim insanlarıyız, gazetecileriyiz, aydınlarıyız; ne düşüneceğimize, ne söyleyeceğimize, neyi araştıracağımıza iktidarın müdahale etmesini istemiyoruz. Zihinlerimizin ve düşlerimizin sansürle, baskıyla, işsizlik tehdidiyle terbiye edilmeye çalışılmasını kabul etmiyoruz.
Ve biz Ali İsmailiz, Ethemiz, Ahmetiz, Abdocanız, Mehmetiz, Medeniyiz, Hasan Feritiz, Berkiniz… Biz başka bir dünya isteriz. Ve o dünyayı ancak ve ancak kendi ellerimizle kuracağımızı biliriz.
İşte bu nedenle biz, hepimiz, başta Taksim 1 Mayıs Alanı olmak üzere ülkenin dört bir tarafında tüm mağdurlarla, yoksullarla, dışlananlarla, işsizlerle, işçilerle, kamu emekçileriyle, mimar ve mühendislerle, aydınlarla, sanatçılarla, kadınlarla, gençlerle, emeklilerle, basın emekçileriyle, 1 Mayıs alanlarında olacağız.
1 Mayıs alanlarını, milyonların adalet isteğinin kürsüleri haline dönüştüreceğiz ve taleplerimizle, rengârenk bayraklarımızla, türkülerimizle, halaylarımızla,tarihten gelen ve uluslararası hukukun onayladığı hakkımızı kullanarak Taksim 1 Mayıs Alanı’nda olacağız.
DİSK, KESK, TTB. TMMOB
1 MAYIS’TA TAKSİM’DEYİZ!
Biz bu ülkenin tüm değerlerini yaratanlar, biz işçiler, kamu emekçileri, hekimler, mimarlar, mühendisler, şehir plancıları olarak emek, eşitlik, özgürlük, barış, adalet, bağımsızlık ve demokrasi için 1 Mayıs’ta Taksim’de olacağımızı ilan etmek için buradayız.
Özlemini duyduğumuz bu değerlerle inşa edilmiş bir ülkenin ve hatta bir dünyanın artık çok uzaklarda bir ütopya olmadığının bilinciyle Taksim çağrısı yapıyoruz. Emeğin, eşitliğin, özgürlüğün, barışın, adaletin ve demokrasinin egemen olduğu bir ülkenin kurucu özneleri geçtiğimiz 1 Mayıs’tan ve özellikle de Haziran’dan beri sokaklarda, meydanlarda, işyerlerinde, okullarda, yoksul mahallelerde ayağa kalkıp yüzlerini güneşe döndüler.
Yüzümüzü ağartan bu ışık şimdi işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma gününün arifesinde bize yeniden Taksim yolunu işaret ediyor. Ne istediğimizi bilerek ve artık bu isteklerimizin “hayal”/”ütopya” olmadığının farkına vararak yürüyüşümüzü başlattık…
Bu yürüyüşümüzün amacı o kadar açık ki…
Biz, yıllardır binlercesi iş başında öldürülen işçileriz ve yaşamak için ölümüne çalıştırılmak istemiyoruz.
Biz, simit hesabıyla ne kadar iyi durumda olduğu iddia edilen asgari ücretli işçiyiz, 10 bin asgari ücreti bir ayakkabı kutusuna sığdıranlar tarafından daha fazla aşağılanmak istemiyoruz.
Biz, taşeron çalıştırmayla, özel istihdam bürolarıyla, esnek çalıştırmayla, sözleşmeli personel uygulamalarıyla köleliğe mahkum edilenleriz; fabrikada, okulda, hastanede, atölyede, işyerlerinde, medyada, bankada, plazada, ambarlarda çalışırken yakalarımızın rengiyle, statülerimizle ayrıştırılıp güvencesizlikte birleştirilenleriz; biz kıdem tazminatımız için direnenleriz ve pazarda alınıp satılan bir meta muamelesi görmek istemiyoruz.
Biz, emeğinin karşılığını asgari ücretle yoksulluk sınırında alan, grev ve gerçek toplu sözleşme hakkı, örgütlenme ve siyaset yapma hakkı yok sayılan, mezarda emekliliğini sürgünlerde bekleyen kamu emekçileriyiz. En insani ve en temel haklarımızı savunduğumuzda “terörist” damgası yemek, tutuklanmak değil, bu ülkenin onurlu insanları olarak insanca yaşamak istiyoruz.
Biz, yasalarda örgütlenme hakkı, mahkemede şikâyeti, devlet katında sözü yok sayılan milyonlarız; kendi kaderimizin bir avuç insanın dudaklarının arasında olmasını istemiyoruz.
Biz, sesimizi, isteklerimizi, taleplerimizi haykırdığımızda “polis destanıyla”, adalet sarayıyla, yasakla, sürgünle, sansürle, panzerle, TOMA’yla, copla, gaz fişekleriyle, hapishanelerle, tabutluklarla karşılaşan bir halkız; artık susmak, kader diyerek boyun eğmek istemiyoruz.
Biz, kırmızılı kadınız, şiddet mağdurlarıyız, namus diye öldürülenleriz, sermayeye ucuz işgücüyüz; kadını daha ucuza, daha güvencesiz çalıştıracak istihdam paketlerini istemiyoruz.
Biz, bu ülkenin çocuklarıyız; Roboski’de devletin bombasıyla, Okmeydanı’nda devletin gaz fişeğiyle vurulup öldürülmek istemiyoruz. Ve biz o çocukların aileleriyiz, kan parası verilip susturularak acımızla alay edilmesini de, seçim mitinglerinde yuhalatılmayı da istemiyoruz.
Biz, kâr için, rant için deresi kurutulan, toprağı zehirlenen köylüyüz, mahallesinden sürülen yoksul emekçiyiz, inşaat çılgınlığıyla güneşi, parkları, ağaçları çalınan kentliyiz; kendi yaşadığımız mekânlar üzerinde söz hakkımızın olmadığı bir düzen istemiyoruz.
Biz, savaşa ikna edilmek için üzerine 7-8 füze fırlatılması planlanan bir ülkenin yurttaşlarıyız; bin kere hayır, iktidardakilerin gücünü arttırmaktan başka bir anlamı olmayan savaşlarda ölmek, sakat kalmak, bedel ödemek istemiyoruz. Kürt sorununun savaşla çözülmeyeceğini yıllarca büyük bedeller ödeyerek görenler olarak kardeşlerimizle, komşularımızla savaşa hayır diyoruz!
Biz, bu ülkenin bütün ötekileriyiz; dinimiz, mezhebimiz, dilimiz, kültürümüz, cinsiyetimiz nedeniyle ikinci sınıf yurttaş muamelesi görmek, yok sayılmak, ayrımcılığa maruz kalmak istemiyoruz.
Bizler bu ülkenin sanatçılarıyız, bilim insanlarıyız, gazetecileriyiz, aydınlarıyız; ne düşüneceğimize, ne söyleyeceğimize, neyi araştıracağımıza iktidarın müdahale etmesini istemiyoruz. Zihinlerimizin ve düşlerimizin sansürle, baskıyla, işsizlik tehdidiyle terbiye edilmeye çalışılmasını kabul etmiyoruz.
Ve biz Ali İsmailiz, Ethemiz, Ahmetiz, Abdocanız, Mehmetiz, Medeniyiz, Hasan Feritiz, Berkiniz… Biz başka bir dünya isteriz. Ve o dünyayı ancak ve ancak kendi ellerimizle kuracağımızı biliriz.
İşte bu nedenle biz, hepimiz, başta Taksim 1 Mayıs Alanı olmak üzere ülkenin dört bir tarafında tüm mağdurlarla, yoksullarla, dışlananlarla, işsizlerle, işçilerle, kamu emekçileriyle, mimar ve mühendislerle, aydınlarla, sanatçılarla, kadınlarla, gençlerle, emeklilerle, basın emekçileriyle, 1 Mayıs alanlarında olacağız.
1 Mayıs alanlarını, milyonların adalet isteğinin kürsüleri haline dönüştüreceğiz ve taleplerimizle, rengârenk bayraklarımızla, türkülerimizle, halaylarımızla,tarihten gelen ve uluslararası hukukun onayladığı hakkımızı kullanarak Taksim 1 Mayıs Alanı’nda olacağız.
DİSK, KESK, TTB. TMMOB
9.04.2014
1 MAYIS - YEK GULAN
Şimdi kolları sıvama zamanı!
Ülke taşeron cumhuriyetine döndürülürken; emeğin ürettiği
tüm değerler ayakkabı kutularında bir avuç azınlığa servis edilirken; iş
cinayetlerinde dünya liderliğini kaptırmayan bir ülkede emeğiyle yaşamaya
çalışıyorken; işçi sınıfının çok büyük bir bölümü sefalet ücretleri yüzünden
borç batağında boğulmuşken; barınmadan ulaşıma eğitimden sağlığa her alanda
piyasanın efendileri haklarımıza göz dikmişken; kentlerimiz yağmalanıyorken;
örgütlenme hakkımız hukuk dışı yollarla gasp ediliyorken ve bu hırsızlık düzeni
şiddet ile, zor ile, hile ile, hurda ile korunuyorken işçi sınıfının payına
düşen meydanlara çıkmaktır.
Eşitlik, özgürlük, barış, adalet ve demokrasi için başta
Taksim 1 Mayıs Alanı olmak üzere, ülkenin tüm meydanları bizi beklemektedir.
Sokaklarda yeşeren özgürlük filizleri, işçi sınıfının emeğiyle boy verecektir.
Ve 1 Mayıs günü “umut”, işçi tulumu giyerek bu memleketin sokaklarında
dolaşacaktır…
Eşitlik, özgürlük, barış, adalet ve demokrasi için
#Direnİşçi
Yaşasın 1 Mayıs!
Yaşasın İşçi Sınıfının Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü!
(DİSK Yönetim Kurulu adına DİSK Genel Başkanı Kani Beko’nun
yerel seçimlere ve 2014 1 Mayıs’ına dair açıklamasından bir bölüm)
1.04.2014
SAVAŞ TEZGAHINA SON, SAVAŞA HAYIR.
TSK,
Türkiye hava sahasını 1 km ihlal ettiği gerekçesiyle bir Suriye savaş
uçağını bombalayarak düşürdü. Pilotu uçağı terk ederek hayatını
kurtardı. Resmi kaynaklar Suriye uçağının uyarıldığını söylüyor.
Uluslararası kuruluşlar daha çok bilgiye ihtiyaç var diyor. Suriye
iddiaları kabul etmedi. Sınır ihlali, zaten gergin olan bölgede böyle
bir fiili saldırıya ihtiyaç olacak kadar ciddi miydi bilmiyoruz.
Üstelik
bu aynı bölgede son günlerin ilk vahim hadisesi de değil. Suriye içinde
bulunmasına rağmen Türkiye toprağı sayılan ve TSK korumasında olan
Süleyman Şah türbesi büyük bir gerilime konu oldu. Esad rejimine karşı
savaşan Irak Şam İslam Devleti adlı örgütün buraya saldırı planladığı
basında yer aldı. Hemen ardından bu saldırıya karşı TSK’nın yapacağı
operasyonun ayrıntılarını öğrendik.
Bütün
bunların 30 Mart seçimlerine günler kala yaşanması ise savaş
kışkırtıcılığına kadar varan irkiltici söylemlerin miting meydanlarına
taşınmasına neden oldu.
Hükümeti
Suriye’ye karşı her türlü askeri müdahaleden, bölgede savaşı
kışkırtacak girişimlerden kesinlikle uzak durmaya çağırıyoruz. Bölgede
ve Suriye’de silahlı güç gösterilerine değil, şiddetsiz çözümlere ve
barışa ihtiyaç var.
Bütün
bu gelişmeler Türkiye’nin adım adım Suriye’deki iç savaşa çekilmekte
olduğu kuşkusunu da yaratıyor. Üstelik bu konu üzerine bizzat Başbakan
tarafından seçim meydanlarında gündeme getirilen hamaset hepimizi
tedirgin ediyor.
Suriye’deki
rejimin ülkedeki ayaklanmayı bastırmak için yarattığı yıkım ve işlediği
insanlık suçları bir gerçektir ama bunlar askeri bir müdahalenin
gerekçesi yapılamaz. Suriye’deki ve Ortadoğu’daki diktatörlükler elbette
yıkılacak ve yerlerine demokratik yönetimleri kurulacaktır ama bu
dönüşümler o ülkelerdeki halkların kendi inisiyatifi ile olacaktır.
Savaş
ihtimali, tehdidi ve söylemi günlük politikanın seçim malzemesi
yapılamaz. Haber bültenlerini askeri bültene çeviren gazete ve TV’leri
sorumlu davranmaya çağırıyoruz.
Hükümet
Suriye konusunda olumlu bir adım atmak istiyorsa, sokaklarda yaşam
mücadelesi veren yüz binlerce Suriyeli mülteciye sahip çıksın.
Savaş
insanlık suçudur. Hiç bir şekilde olumlanamaz. Savaş hiç bir soruna
çare de olmaz. Türkiye ve Ortadoğu bu acıyı 100 yıldır yaşıyor. Yeni
acılara yol açacak adımlara hiç kimse heveslenmesin.
Suriye’ye askeri müdahaleye ve savaşa hayır!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)