Mustafa Suphi ve yoldaşlarının katledilmesi
Mustafa Suphi ve yoldaşlarının katledilmesinin arkasında
Erzurum Valisi Hamit Kapanlı ve Şark Cephesi komutanı Kazım Karabekir'in
olduğu, T.İnkilap Tarihi E. Arşivinde bulunan bir takım telgraflardan
anlaşılmaktadır.
Bu telgraflara göre 2 Ocak'da Karabekir, Vali Hamit Kapanlı'ya ''M.Suphi ve rüfekasının Ankara'ya gönderilmemesi arzusu B.M.M. Riyasetinden ve Hariciye Vekaletinden makam-ı senaveriye tebliğ buyrulmuştur.'' demiş ve ona, bu görevi nasıl sağlayabileceklerini danışmıştır. Hamit Kapanlı, ertesi günkü cevabında, bu kişileri sınırdışı etmelerini önermiş, ancak ''bu ihraç keyfiyetinin Kars'ta Rusların gözlerinin önünde vaki olması mahzurdan gayri-salim bulunduğu için, keyfiyetin bendenize havale buyurulması eslem-i tariktir'' diyerek, gerekli düzeni kurmayı kendi üstlenmiştir.
Karabekir valinin önerisini onaylamış ve ona şöyle bir taktik vermiştir. Erzurum'a vardıkları andan itibaren Suphi ve arkadaşlarına karşı halk kışkırtılmalı ve kendilerinde, Ankara'ya gidemeyecekleri, hatta Türkiye'de kalamayacakları izlenimi uyandırılmalıdır. Grup Erzurum'dan Trabzon'a yöneltilmeli ve orada da aynı kışkırtmalarla karşılanmalıdır. Yalnız bu gösteriler Suphi ve arkadaşlarının kişiliklerine karşı yapılmalı, dahası, Sovyetler'i gücendirmemek için, ''tezahüratın komünizmin inkilap alemini okşayacak tarzda idaresine itina'' olunmalıdır.
Bu telgraflara göre 2 Ocak'da Karabekir, Vali Hamit Kapanlı'ya ''M.Suphi ve rüfekasının Ankara'ya gönderilmemesi arzusu B.M.M. Riyasetinden ve Hariciye Vekaletinden makam-ı senaveriye tebliğ buyrulmuştur.'' demiş ve ona, bu görevi nasıl sağlayabileceklerini danışmıştır. Hamit Kapanlı, ertesi günkü cevabında, bu kişileri sınırdışı etmelerini önermiş, ancak ''bu ihraç keyfiyetinin Kars'ta Rusların gözlerinin önünde vaki olması mahzurdan gayri-salim bulunduğu için, keyfiyetin bendenize havale buyurulması eslem-i tariktir'' diyerek, gerekli düzeni kurmayı kendi üstlenmiştir.
Karabekir valinin önerisini onaylamış ve ona şöyle bir taktik vermiştir. Erzurum'a vardıkları andan itibaren Suphi ve arkadaşlarına karşı halk kışkırtılmalı ve kendilerinde, Ankara'ya gidemeyecekleri, hatta Türkiye'de kalamayacakları izlenimi uyandırılmalıdır. Grup Erzurum'dan Trabzon'a yöneltilmeli ve orada da aynı kışkırtmalarla karşılanmalıdır. Yalnız bu gösteriler Suphi ve arkadaşlarının kişiliklerine karşı yapılmalı, dahası, Sovyetler'i gücendirmemek için, ''tezahüratın komünizmin inkilap alemini okşayacak tarzda idaresine itina'' olunmalıdır.
Buraya kadar ki anlatımlar
Mete Tunçay'ın Türkiye'de Sol Akımlar adlı eserinin birinci cildinin 579.
sayfasından alıntıdır. Kaynakları da kendisi tarafından belirtilmiştir.
Bu yukarıdaki telgraflaşmaların öncesinde ise Kazım Karabekir'le Mustafa Kemal arasında geçen iki telgraflaşmanın ardından, Mustafa Kemal'in ne yapmak gerektiği konusunda insiyatifi Kazım Karabekir'e bıraktığı anlaşılmaktadır. Eldeki belgelerle bu sonuca ulaşılmıştır; aralarında başka bir iletişim yolu (en azından belgelenebilecek) olup olmadığı da bilinmemektedir. Ancak böyle ciddi bir konuda sorumluluğun bir kişi ile sınırlanamayacağı da çok açıktır. Kaldı ki valinin telgrafından da anlaşılacağı gibi, olayı fevrileştirme çabaları vardır.
Bu yukarıdaki telgraflaşmaların öncesinde ise Kazım Karabekir'le Mustafa Kemal arasında geçen iki telgraflaşmanın ardından, Mustafa Kemal'in ne yapmak gerektiği konusunda insiyatifi Kazım Karabekir'e bıraktığı anlaşılmaktadır. Eldeki belgelerle bu sonuca ulaşılmıştır; aralarında başka bir iletişim yolu (en azından belgelenebilecek) olup olmadığı da bilinmemektedir. Ancak böyle ciddi bir konuda sorumluluğun bir kişi ile sınırlanamayacağı da çok açıktır. Kaldı ki valinin telgrafından da anlaşılacağı gibi, olayı fevrileştirme çabaları vardır.
Bu arada 13 Eylül 1920
tarihli, Mustafa Kemal tarafından kaleme alınmış bir mektupta TKP'den BMM
nezdinde bulunmak üzere, en azından, tam yetkili bir delege istendiği açıktır.
( Ayrıca Süleyman Nuri anılarında ise Mustafa Kemal'den kendilerini ''BMM'nin
sol koltukları işgal ve Türkiye işçi ve çiftçilerinin haklarını müdafaa için ''
Ankara'ya çağıran bir mektupdan bahsetmektedir)
Buradan yola çıkarak, çağrılı olup olmadıklarını, bu yüzden Anadolu'ya gelip gelmediklerini bir yana bırakırsak, Mustafa Suphilerin Anadolu'ya temelli geldiklerini biliyoruz. Ama siyasi saflık, ama stratejik hata, düşmanını tanımama vb bir çok değerlendirmenin dışında onların katline sebep olanların, onlardan sonra da benzer cinayetler işleme konusunda hiç tereddüt etmediklerini ortaya koyan doksan yıllık bir tarih vardır.
Koca bir tarihi baştan aşağıya yalanlarla yeniden yazmayı başarmış(!) bir iktidarın her konuda özenle davranamamış olsa bile en azından bu katliama dair çok daha dikkatli davranacağını tahmin etmek hiç de zor değildir. Ama herşeye rağmen katliamı yapan ve emri verenler ortadadır; kimliklerinde eski İttihatçılar yazmaktadır doğru, ama onlar aynı zamanda Kuvayi Milliyenin komutanları ve askerleridirler artık. Dünün İttihatçıları (önder kadroları hariç) bütün kadro ve örgütleriyle o gün Kemalisttirler.
Buradan yola çıkarak, çağrılı olup olmadıklarını, bu yüzden Anadolu'ya gelip gelmediklerini bir yana bırakırsak, Mustafa Suphilerin Anadolu'ya temelli geldiklerini biliyoruz. Ama siyasi saflık, ama stratejik hata, düşmanını tanımama vb bir çok değerlendirmenin dışında onların katline sebep olanların, onlardan sonra da benzer cinayetler işleme konusunda hiç tereddüt etmediklerini ortaya koyan doksan yıllık bir tarih vardır.
Koca bir tarihi baştan aşağıya yalanlarla yeniden yazmayı başarmış(!) bir iktidarın her konuda özenle davranamamış olsa bile en azından bu katliama dair çok daha dikkatli davranacağını tahmin etmek hiç de zor değildir. Ama herşeye rağmen katliamı yapan ve emri verenler ortadadır; kimliklerinde eski İttihatçılar yazmaktadır doğru, ama onlar aynı zamanda Kuvayi Milliyenin komutanları ve askerleridirler artık. Dünün İttihatçıları (önder kadroları hariç) bütün kadro ve örgütleriyle o gün Kemalisttirler.
İTTİHATÇILIKTAN
KOMÜNİSTLİĞE
Mustafa Suphi, Osmanlı
bürokrat sınıfına mensup bir ailenin evladı olarak 1882de Giresunda dünyaya
geldi. Babası, çeşitli devlet kademelerinde yer almış ve sonunda vali olmuştu.
İdadiyi (liseyi) Erzurumda okudu, İstanbulda hukuk tahsil etti. Pariste LÉcole
Libre des Sciences Politiquesde Ziraat Bankası ve tarım kredileri üzerine
teziyle lisansüstü eğitimini tamamladı. 1908te II. Meşrutiyetin ilanıyla ülkeye
döndü ve Galatasaray Mekteb-i Sultanisinde muallimlik yaptı, Yüksek Ticaret ve
Tarih Mektebinde siyasi iktisat dersleri verdi. Tanin, Servet-i Fünun ve Hak
gazetelerindeki makalelerinde kâh özel teşebbüsçülüğü kâh devletçiliği öneren
Mustafa Suphi, 1911de Selanikte İttihat ve Terakkinin 4. Kongresine katıldı.
Kongrede İktisat Vekili olmak isteği yerine getirilmeyince İttihatçılara küstü
ve Ferit (Tek) ve Yusuf (Akçura) Beyler ile Milli Meşrutiyet Fırkasını kurdu.
İttihatçılığa göre daha sağ bir çizgiyi temsil eden fırkanın yayın organı
İfhamın editörlüğünü yaptı.