23.12.2012

OSMAN ÖZGÜVEN BARİKATLARIN ÖNÜNDE


Tek suçu halkına hizmet vermek olan Osman Özgüven'i, uydurulmuş davalarla mahkum ederek
mücadeleden alıkoyacaklarını düşünenler yanıldılar. Osman Özgüven teslimiyeti reddetti ve barikatın önüne geçti.
Şimdi demokrasi, özgürlük, adalet ve eşitlik mücadelesi daha da yükselecek.
ODTÜ lü öğrenciler, okullarına koruma ordusu ile giren başbakan'a gereken cevabı nasıl verdilerse, halkımız da AKP ye dersini verecek.
AKP ÜLKEMDEN DEFOL....

19 ARALIK 1978 MARAŞ'I UNUTMADIK


Belediye hoparlörü: Üç din kardeşimizi komünistler öldürdü. Askeri telsiz: Aleviler askeri kışlayı bastı...
Maraş olaylarında en kanlı sahnelerin fitili, öldürülen iki sol görüşlü öğretmenin cenazesinin kaldırıldığı akşam saatlerinde ateşlendi. Maraş’ta üç Sünni gencin öldürülmesi kentte infiale neden oldu. Bu infiali bir katliama dönüştürecek anons ise 22 Aralık gecesi belediyenin hoparlöründen geldi: “Üç Müslüman din kardeşimiz komünistler tarafından öldürüldü. Bunların kanı yerde kalmayacak!”

Bu anons peşi sıra cami hoparlörlerinden de yapıldı. “Dünkü olaylarda komünist ve Aleviler tarafından şehit edilen üç din kardeşimizin cenazesi kalkacaktır. Bütün din kardeşlerimiz buna katılsınlar, son görevlerini yapsınlar” seklindeki anonslar, kentte artık geri alınamaz bir savaşın habercisiydi. Belediye hoparlöründen yapılan anonslar sabahın erken saatlerinden itibaren devam etti. Halk ölen Sünni vatandaşların cenazesinin kaldırılmasına çağrılıyordu. Asker, yayının yapıldığı belediyeye gittiğinde yayın odasında kimse yoktu. Kime sorulduysa, yayını kendilerinin yapmadığını söylüyordu. Tahrik olan halk, provokatörlerin liderliğinde saldırıya geçti. Trabzon Caddesi’ndeki dükkânlar tahrip edildi.

1.12.2012

ŞAHABETTİN BAKIRSAN'I YİTİRDİK


Türkiye komünist işçi hareketinin son çınarlarından, M. Suphi ve İ. Bilen yoldaşın TKP'sinin genç kuşaklara taşıyıcısı yoldaşımız, Şahabettin Bakırsan 30 Kasım 2012 gecesi, ölümsüzlüğe ulaşan yoldaşlarının yanına gitmek üzere, aramızdan ayrıldı.
Anıları önünde saygı ile eğiliyor, ailesine, yakınlarına, sevenlerine ve tüm komünistlere başsağlığı diliyoruz.
ONBEŞLER BİRLİK DAYANIŞMA
BİLİM VE KÜLTÜR DERNEĞİ

29.11.2012

YİTİRDİKLERİMİZ


EGE BÖLGESİNDE BİRLİK DAYANIŞMA SİYASETİ İÇERİSİNDE MÜCADELE ETMİŞ, YİTİRDİĞİMİZ ARKADAŞLARIMIZ.
ONBEŞLER BİRLİK DAYANIŞMA
BİLİM VE KÜLTÜR DRNEĞİ

1.10.2012

KANLI POSTAL ( Diyarbakır cezaevi'nde yaşananlar) BEYAZ PERDE DE






Türkiye'ye büyük acılar yaşatan 12 Eylül darbesini anlatan film sayısı ne yazık ki çok az. Babam ve Oğlum, Zincirbozan, Beynelmilel, O...
Çocukları, Dikenli Yol akla ilk gelenler. Zeki Ökten'in (1986) Ses'i, darbenin acılarını anlatan ilk film. Son yapım ise evsizlerin hikâyesinin anlatıldığı Bu Son Olsun (Yön.: Orçun Benli). Hemen her yıl listeye bir film daha ekleniyor. Önümüzdeki sezon seyirciyi selamlayacak film ise Kanlı Postal.
Mehmet Arslan'ın yönettiği filmin çekimleri İstanbul Polonezköy yakınlarında devam ediyor. Film, darbe döneminin sembolü haline gelen Diyarbakır Cezaevi'nde yaşananları perdeye taşıyor. Konusu şöyle: "Esat cezaevinde yüzbaşıdır, darbeden sonra hücreye atılanları terbiye etmekle görevlidir. Kemal, Hayri, Ali, Emine, Narin ve daha birçok kişi cezaevinde kalan tutuklulardır. Siyasi görüşleri, inançları yüzünden Esat ve emri altındaki gardiyanlarından ağır işkenceler görür. İşkence için hücreye kapatılan Hayri, burada intihar eder, dört arkadaşı da kendilerini canlı canlı yakar. Mahkemede işkencelerin durması talebinde bulunan tutukluların istekleri yerine gelmediğinden tutuklular ölüm orucuna girer ve olaylar büyüyerek devam eder."
Film baştan sona gerçek hikâyeler üzerine kurulu. O dönemde işkenceye maruz kalan mahkûmlarla görüşülerek senaryo yazılmış, gerçek isimler kullanılmış. Set ortamı da ilginç. Şiddet üzerine kurulu olduğu için herkes çatık kaşla ortalıklarda geziyor. Ağır bir psikoloji ortama hâkim. Çekimlerin Kılıçlı köyündeki eski askeri lojmanlarında yapılması ise büyük bir ironi.
Filmde Sofi (Turgay Tanülkü), Kemal Pir (Levent Akkök), Mazlum (Barış Koçak), Tahir Kuzu (Ahmet Özyavuz), Hayri (Utku Demirkaya), Süryani (Kemal Denizci) gibi mahkûmlar ön plana çıkıyor. Irk, inanç ve meslekleriyle karakter tercihleri, işkencecilerin tutarsızlıklarının altı çiziliyor, Bu seçimle "Cezaevinde yaşananlar insanlık suçudur. Şiddetin dini-dili olmaz!" mesajı veriliyor. Bu karakterlerin seçilmesinin özel bir sebebi daha var. Yönetmen, "Ben teslim olanları değil, direnenleri anlattım. Konuştuğum tutuklu arkadaşların içinde vahşeti uygulayanlara karşı nefret duygusu yok. O bana vahşet uyguladı ama görevini yaptı, diyorlar. Beni çok etkiledi, bunun için kötü adam portresi çizmedim." cümlesiyle tercihlerinin nedenini açıklıyor.
Nefreti körüklemiyoruz
İlk kez yönetmen koltuğuna oturan Mehmet Arslan, filmin hikâyesini şöyle özetliyor: "Mesut Baştürk Diyarbakır Cezaevi'yle ilgili kitap yazdı. Diyarbakır'a gittim, işkence gören 5-6 aileyle görüştüm. Arkadaşlarla senaryoyu tartıştık. Vahşeti izlenebilir kılmak için kafa patlattık. Zamanla hikâye mecrasına oturdu." Filmin nefret duygusunu körüklemediğini, aksine izleyicinin sinema salonundan kucaklaşarak çıkacağını düşünen Arslan, gelecek tepkilere kendini şimdiden hazırlamış: "Birileri filmi hükümet, birileri falanca örgüt yaptırdı, diyecek. Ama umurumda değil." Film, 12 Eylül'de özel bir gösterimle görücüye çıkacak.
"Ailem işkence gördü"
Mesut Akusta: Cezaevinin en üst düzey komutanını oynuyorum. Yukarıdan emir alıyor, kendi gardiyanlarıyla mahkûmlara akıl almaz işkenceler yapıyor. Yine kötü bir adam... Bu tarz rolleri çok seviyorum. Ben de darbeden çektim. Ailem tutuklandı, işkence gördü, ortaokulda olmama rağmen okuldan atıldım. Diyarbakır Cezaevi'ndeki olayları o zaman da duymuştum. Çoğu ya kafayı yedi ya da kendini öldürdü. Şimdi o dramı anlatan bir işin içinde olmak, sorumluluk almak onur verici.
"Karanlıkta uyuyamıyorum"
Turgay Tanülkü: O dönemin birebir tanığıyım. İnsanlığa karşı suç işleyen bir örgütü anlatıyoruz. Parmaklıklar Ardında dizisi için Sinop Cezaevi'ne gidip işkence gördüğüm hücreyi gördüğümde bunalım yaşadım. Burada da aynı psikolojiyle çalışıyoruz. Gözümü kapatınca o günler geliyor aklıma. Hayatın o tarafını görmeyen oyuncu arkadaşlar, hakikaten böyle şeyler yaşandı mı diye soruyorlar. Evet yaşandı, hem de neler neler? Eşim uyuduktan sonra ışıkları yakıyorum.
"Gerçek birini oynamak çok zevkli"
Levent Akkök: Canlandırdığım Kemal Pir karakteri çok güçlü bir adam. İçeriden çıkmak istemiyor, baskıya karşı mücadele ediyor. Şiddet sahnesinde en öne geçen bana vurun, suyu önce bana fışkırtın diyen biri. Komutanlar ondan korkuyorlar. Yaşananların gerçek olması, işimizi zorlaştırıyor ama çok daha zevkli ve heyecan verici.

26.09.2012

KOMÜNİSTLERİN ULUSAL BAKIŞI OLMAZ



Komunistlerin ulusal bakisi olamaz.
------------ --------- --------- -----

Ahmet arkadasin baslattigi gorus paylasimlarina, bir
nebze de olsa katkida bulunmak istiyorum... .

Komunistlerin ideolojik cikisi ve dayanagi,
sinifsaldir. Ulusal konularda yaklasimlar sunarken,
ozellikle emperyalizm caginda ulusalligini yitirmis
burjuvazinin politik duzlemine savrulmamaya dikkat
eder.

Son yillarda, ulkemizde bu duyarlilik ciddi sekilde
erozyona ugramistir. Sol adina ulusalci soylemler
gelistirilmis, burjuva ideolojisiyle butunlesmis
politik duruslar sergilenir olmustur. Bu yaklasim,
komunist platformdaki yapilari da etkisi altina
almistir..

Kanaatimce halen, ulkemiz siyasi yasaminda, ulusalci
olmayan sol kulvar bostur. Bu kulvarin cazibe merkezi
olmayisinin nedenleri, dogru degerlendirilmelidi r.
Populist politikalarin yaygin etkisi ve sagladigi
kolay kitlesellesme olanagi, faydaciliga yonelen bazi
sol kesimleri sag cizgiye cekmis, ancak yine de
istenen verim elde edilememistir. Zaten dolu olan sag
kulvarda, kimligini yitirmis sekilde yer alarak, solun
degil, sagin guclenmesine vesile olmuslardir.

Yillardir surdurdugu egemenligini yitirmekte olan ve
saga yonelmis olan kemalist, moderniteci burjuva
ideolojisi, hizlanan taban kaybi karsisinda, sorunu
laik-anti laik kamplasmasi eksenine tasimaya
calismistir. Bayragini kapanin sel gibi aktigi,
kitlesel ama ici bos mitingler, onemli olcude sol
kesimden taban bulmustur. Hatta mesele, yeni bir kuvva
hareketi gibi yansitilmistir.

Bu ideolojik kaos, solu darmadagin etmistir.

Sol adina politika urettigini iddia eden bazi
yapilanmalar, sag anlayisin yansimasina donusmustur

Sol adina hareket ettigini dusunen kitleler, bu
ortamda sag anlayisin kulvarina dogru yoneldigini
anlayamamistir. .

Uzun suredir devam esen sinif hareketlerindeki
regresyon, sol hareketlere yonelik kitlesel akisi
kesmistir. Bu durum, populist yaklasimlarla
kitleselelsme kolayciligina zemin hazirlamistir.

Sonuc ortatadir: Ordu, kemalistler, laikler, fasizan
milliyetciler, sag sosyalistler, birlikte hareket
eder, ayni tastan su icer hale gelmistir.

Bu tutumun Kurt meselesine yansimasi, sosyal soven
kamplasma ve Kurtlerin yalnizlastirilmasi seklinde
olmustur.

Ortalikta neredeyse ilac icin, tadimlik duzeyde bile
olsa, enternasyonalist tutarlilik gosteren siyasa
kalmamistir. Ulusal sorun, uluslarin kendi kaderini
tayin hakki ekseninin disinda tartisilir hale
gelmistir. Ulusun kendi kaderini tayin hakkinin amasiz
fakatsiz ayrilma hakki oldugu gercegi unutulmustur.
Yukselen Kurt ulusal hareketine karsi, sosyal soven
yaklasimlar sergilenmistir.

Sunu unutmamak gerekir: Ayrilma hakki, bu hakkin
mutlaka kullanilmasi degildir. Ancak ulusun kendi
kaderini yain hakki, amasiz fakatsiz sekilfe ayrilma
hakkinin kabuludur. Bu, isin ilkesel yanidir. Sonucta
ayrilma ya da ayrilmama, ezilen ulusun tasarrufunda
olan bir durumdur.

Daha onceleri de belirttigim gibi; Kurt Hakli kendi
kaderini tayin hakkini kullanirken, kendi icin yanlis
yapabilme hakkina da sahiptir. Bu haktan yana olmak,
hakkin kullanimindan dogan sonuclardan cok daha
onemlidir. Cunku cizilen adi ustunde “kader”dir.
“Yanlisi yapan ulus, dogruyu yapmak icin yeniden
ayaklanir ve duzeltir.” Ancak, o ulusun komunistleri,
ulusal ideolojik yaklasimlarin degil, kendi
ideolojisinin kulvarinda yol alir.

Kurt komunistlerinin su anda en onemli sorunlarindan
biri budur. Akip giden ve kitleleri teslim alan bir
hareketin icinde, kendi ideolojik kimlikleri ve
sinifsal tutumlariyla mi varolacaklar yoksa mevcut
hareketin milliyetci kimligi ve soylemleriyle mi?

Ayni sorun, tersine sekilde Turk komunistlerinin de
temel sorunsalidir.

Yukselen ve kitleleri teslim alan ulusalci hareketin
karsisinda, kendi ideolojik kimlikleri ve sinifsal
tutumlariyla mi varolacaklar yoksa ulusalci hareketin
milliyetci kimligi ve soylemleriyle mi?

12 Eylul oncesinde, ulsal sorunun cozumunde sinifsal
olanin one cikarilmasi ve sorunun yukselen sinif
savasimina destek saglayacak sekilde cozumu, rasyonel
bir oneriydi. Ancak bugun sartlar degismis, Kurt
haklinin mucadele dinamigi, bagimsiz bir kimlik
olusturabilmistir. Bu nedenle, sosyalist ve komunist
guclerin, bu dinamik mucadele unsuruna aktif destek
sunmasi gerekir.

Iste, dananin kuyrugu burada kopmaktadir.

Yukselen ulusalci dalga karsisinda teslim bayragini
ceken bazi sol gucler, bu gercegi bir turlu
kabullenememektedir ler.

Hatta, bu etkiye bagli olarak, Kurtlerin temel milli
hak taleplerinden yanayim, diyenlerin, yani reel
demokratlarin sayisinin bile azalmaktadir.

Gunumuz kosullarinda gercekci sol sosyalist
yaklasimlar uretebilmek, Kurt ulusal hareketinin sinif
savasiminin bir bileseni olarak gormekle mumkundur.

Utangac milliyetcilk olarak tanimlayabilecegim
ulusalciligi, sosyalist yaklasim olarak sunmak,
meseleyi sulandirmaktan oteye gitmeyecektir.

Sol, kendini ulusalciligin zehrinden korumalidir.

Bunun da yolu, ne yazik ki pek cogumuzun neredeyse
unutmaya basladigi enternasyonalist yaklasimdir!

Ve ulusalciliga karsi savas, egemen burjuvaziye karsi
sinifsal mucadelenin gunumuzdeki adidir!

Oncelikli olarak, bu gercekle yuzlesmek gerekiyor.

Sevgi ve saygilarimla,

Ibrahim akar

17.09.2012

"İşimi Geri Alana Kadar Açlık Grevindeyim" HAYDİ DAYANIŞMAYA..





"İşimi Geri Alana Kadar Açlık Grevindeyim"

İMO'daki işinden çıkarıldığı için yaklaşık 200 gündür oturma eylemi yapan Malatyalı, işini geri almak için açlık grevine başladığını açıkladı.


Cansel Malatyalı, 200 günden fazladır yaptığı oturma eyleminin ardından şimdi de açlık grevine başladı.
Ankara'da İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Genel Merkezi'ndeki işinden çıkarıldıktan sonra bina önünde çadır kurarak eyleme başlayan Malatyalı, son beş günde iki kez gözaltına alındı.
Malatyalı, bianet'e yaptığı açıklamada, açlık grevinin üçüncü gününde olduğunu, işini geri alana dek açlık grevinde olacağını söyledi.
Geçen Perşembe akşamı 23:00'te kardeşi Özkan Kayöz'le birlikte gözaltına alınan ve sabah karşı 02:30'da serbest kalan Malatyalı'ya "hakları olmayan bir alanı işgal ettikleri gerekçesiyle hakkında şikayet olduğu" söylendi.
Malatyalı, "Bizim Çankaya karakoluna götürülüşümüzün hemen ardından, İMO önüne yanaşan bir kamyondan iki metreden yüksek demir duvarlar indirilerek İMO'nun çevresi tamamen kapatıldı" dedi.
Açlık grevine girdiğini açıklamak için Cuma akşam 18:00'de basın açıklaması yapacak olan Malatyalı, yarım saat öncesinde, 17:30'da tekrar gözaltına alındı, gece 23:30 civarında bırakıldı.

"Güvenceli iş istiyorum"

Malatyalı ve kendisine destek olan 10 kişi, İMO binasına astıkları "İMO Yönetimi tarafından keyfi olarak işten çıkarıldım, işimi geri İstiyorum. Cansel Malatyalı" yazılı pankart nedeniyle 1 Ağustos'ta da gözaltına alınmıştı. Bir İMO yöneticisi de şikayetçi sıfatıyla poliste ifade vermişti
Bu olayın ardından, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği'ne (TMMOB) bağlı mühendisler, Malatyalı için imza kampanyası başlattı. kampanya metninde "Emekçi bir kadını polise teslim etmek, üstüne üstlük dava açmak hiçbir şekilde açıklanamaz" dendi.
Kampanyada ayrıca, Malatyalı'ya güvenceli iş de talep edildi.
İMO'nun "kendisine iş bulduk, kabul etmedi" şeklindeki açıklamasını sorduğumuz Malatyalı şunları söyledi:
"İş buldukları doğru ancak bu iş taşerona bağlı şekilde çalışmayı gerektiriyor, güvencesi yok. Ben sigortalı ve özlük haklarımın korunduğu bir iş için mücadele veriyorum. Taşerona bağlı çalışmayı kabul etmiyorum."
İMO Genel Merkezi, Malatyalı'ya İnsan Hakları Derneği (İHD) ile Çağdaş Hukukçular Derneği'nin (ÇHD) de destek vermesinin ardından, internet sitesinde "Cansel Malatyalı olayına yönelik son bir açıklama" başlığıyla bir metin yayınladı
"İMO binası önünde altı ayı aşkın bir süredir, başta İnşaat Mühendisleri Odası üyeleri olmak üzere, Mühendis-Mimar camiasını ve kamuoyunu rahatsız eden bir dizi eylem devam etmektedir."
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) de açıklama yayınlayarak pankart eylemini kınamıştı.
Malatyalı'nın İMO'ya karşı açtığı işe iade davası ise sürüyor.

16.09.2012

ALEVİLERE MAHALLE BASKISI ARTIYOR


Manisa merkezde özellikle Alevi ailelerin yaşadığı evlerin kapısını çalarak, İslamiyet’e ve camiye davet eden cüppeli ve sarıklı 5 kişi, Aleviler arasında tedirginlik yarattı.
'İyi niyetli kişiler!'
Fevzi Çakmak, Fatih Mahallesi ve son olarak 10 Eylül Pazartesi günü Yeni Mahalle’de çalışma yapan beş kişi, özellikle Alevi ailelerin kapısını çalarak Alevileri camiye ve İslamiyet’e davet ediyor.
Evde olmadığı bir saatte kapısı çalınarak camiye ve İslamiyet’e davet edilen Alevi Kültür Derneği Manisa Şube Yöneticisi Süleyman Çeri, eşinin durumu kendisine anlatması üzerine mahalledeki Yeşil Cami’ye giderek, bu kişilere kapısının neden çalındığını, ne istediklerini sordu. Beş şahıstan biri camide sohbet yaptıklarını, camiye yakın tüm komşuları davet ettiklerini söyledi. İkna olmayan Çeri, komşularının kapısını çalarak, camiye davet edilip edilmediklerini sordu ve sadece Alevi ailelerin kapılarının çalındığını öğrendi.
Çeri, daha sonra Barbaros Karakolu’na giderek durumu anlattı. Karakol’dan Emniyet Müdürlüğü'nün arandığını belirten Çeri, kendilerinin Terörle Mücadele Şubesi’ne yönlendirildiklerini belirtti. TEM'den gelen cevapta ise, durumdan haberlerinin olunduğunu, beş sahsın da izlendiklerini ve bunların ‘iyi niyetli kişiler’ olduğu açıklaması yapıldı.
Şehir dışına çıkarıldılar
Olaylar üzerine Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Derneği Manisa Şube Başkanı Bektaş Kılınç Emniyet Müdürü ile 13 Eylül Perşembe günü yapılan toplantıda konuyu anlatarak hassas bir dönemde, hassas bir bölgede bu gibi durumların tehlike oluşturabileceğine dikkat çekti. Toplantıdan 2 saat sonra Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi ekipleri, Kılınç’a bahsedilen beş kişinin şehir dışına çıkarıldığını bildirdi.
'Devlet müdahale etmelidir'
Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Derneği Manisa Şube Başkanı Bektaş Kılınç, Malatya’da Alevi bir ailenin kapısının taşlanması, Hatay’da devam eden gergin ortam, İstanbul’da Cemevi’nin ateşe verilmek istenmesi gibi olaylara işaret ederek, Alevilerin diken üstünde olduğu bir dönemde bu yaşananların küçümsenemeyeceğinin altını çiziyor. Emniyet Müdürlüğü’nün “İyi niyetliler” diyerek konuyu geçiştirmemesi gerektiğinin altını çizen Kılınç, “Emniyet, bu kişilerin sadece Manisa’da değil Türkiye’nin bir çok ilinde bu tür faaliyet içinde olduğunu belirterek iyi niyetli olduklarını söylüyor. Her isteyen iyi niyetli olarak bir başkasının kapısını çalmaya başlarsa, bu ülkede kanun nizam ortadan kalkar. Devlet buna müdahale etmelidir.”görüşünü dile getiriyor.
Gündemde tutulacak
Yaşananlar üzerine önceki gün Manisa Cemevi’nde bir toplantı yapan Manisa Emek ve Demokrasi Platformu, konunun gündemde tutulması için bir dizi karar aldı. Alınan kararlara göre, 17 Eylül Pazartesi günü Manisa Milli eğitim Müdürlüğü önünde yapılacak 4+4+4’le ilgili basın açıklamasının yanı sıra yaşananlar kamuoyuyla paylaşılacak. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Manisa Milletvekili Özgür Özel aracılığıyla Vali ve Emniyet Müdürü ziyaret edilerek, kapıları çalan şahısların kim oldukları, ne yapmaya çalıştıkları ile ilgili bilgiler alınacak. Edinilen bilgiler ışığında gerekli görülmesi durumunda savcılığa suç duyurusunda bulunulacak.


13.09.2012

BUNU DA GÖRDÜK....

'Canlı Bombalar' basın açıklaması yaptı!


Emniyetin "canlı bomba" diye açıkladığı 9 kişilik listede adları bulunan üniversite öğrencileri Elif Sultan Kalsın ve Harran Aydın, avukatlarıyla birlikte basın toplantısı düzenledi. Haklarında hiçbir savcılık ve mahkeme kararı bulunmayan iki üniversiteli, Emniyet hakkında suç duyurusunda bulunacak.
13 Eylül 2012 Perşembe



Sultangazi'de 1 polis memurunun öldüğü saldırıdan sonra, istihbarat birimlerince hazırlanan ve benzer saldırılarda bulunacağı iddia edilen kişilerin yer aldığı 9 kişilik arananlar listesi, Emniyet tarafından basına açıklanmıştı.

Bu listede bulunan, üniversite öğrencileri Elif Sultan Kalsın (25) ve Harran Aydın (21), basın açıklaması yaparak, kendilerine komplo kurulduğu gerekçesiyle İstanbul Emniyet Müdürlüğü hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını söylediler.
Kocaeli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü 3. sınıf öğrencisi Elif Sultan Kalsın ve Elazığ Fırat Üniversitesi Metalurji Mühendisliği 1. sınıf öğrencisi Harran Aydın, avukatları Barkın Timtik ile Beyoğlu'ndaki Çağdaş Hukukçular Derneği'nde (ÇHD) basın açıklaması düzenledi.

"Parasız eğitim eylemine katıldığım için de haksız yere suçlamışlardı"
Yayınlanan listede isminin 5 numara olarak yer aldığını ifade eden Elif Sultan Kalsın, listede isminin olduğunu öğrendiğinde çok şaşırdığını belirterek, "Birkaç saat öncesine kadar böyle bir durum yoktu. Bir haberle durumunuz aniden değişebiliyor. Bir saat önce canlı bomba olarak ilan edildiğimi öğrendim. Ben 2.5 ay önce tahliye oldum. Tutsaklığımız sebebi de basın açıklamalarına katılmak, 1 Mayıs'a katılmak yani hakkımı aramaktı. 21 ay yattım. Örgüt üyesi olmakla suçlandım. Yeni yargı paketiyle tahliye oldum. Orda da hukuksuz şekilde tutuklandım. Şimdi yine aynı biçimde komplo ile karşı karşıyayım. Ama burada çok daha büyük bir komplo. Şimdi canlı bomba ilan ediliyorum. Herkesin gözü önündeyim, yerimiz yurdumuz belli. Bunun sebebini şuna bağlıyorum; Bu ülkede devrimciysen, sosyalistsen, bu düşünceleri savunuyorsan, sizin üzerinizde komplo kurulması, sokak ortasında infaz edilmeniz çok basit. Düşüncelerimiz nedeniyle bu şekilde iftiralara uğruyoruz" diye konuştu.

Yunanistan’a hiç gitmedim
Yayınlanan listede 6 numaralı aranan kişi olduğunu iddia eden Harran Aydın da, haberi öğrendiğinde kendisinin de çok şaşırdığını söyleyerek, şunları dile getirdi:

“İnternetten öğrendim. İsimlerin sıralandığını ve fotoğrafımı gördüm. Yunanistan'da eğitim aldığımı ve canlı bomba olacak sıradaki insanlar olacağımız söyleniyordu. Ama ben Yunanistan'a gitmedim, bunu onlarda biliyor. Çünkü ben 1.5 ay önce tahliye olan ve göz önünde olan birisiyim. Demokratik basın açıklaması ve eylemlere katılıyoruz. Bu ülkede bir hak mücadelesi veriyoruz biz öğrenciler olarak. Bu haberlerin çıkmasını da buna bağlıyorum. Canlı bomba olarak hedef gösterilmek için, sosyalist düşüncelere sahip olmak, bu ülkede hak mücadelesi vermek, parasız eğitim istemek yetiyor. Bu yüzden böyle lanse ediliyoruz."

"Madem 'canlı bomba'yım dün nasıl Adliyedeydim"
Harran Aydın bir başka ilginç duruma daha işaret ederek şuna dikkat çekti:
"İşin garip yanı da ben daha dün Çağlayan adliyesindeydim. Madem canlı bombayım beni neden adliyeye soktular! Açıktan bizi hedef gösteriyorlar. Bu çıkan haberler nedeniyle sokakta bizi katledebilirler. Bunun daha önce de örnekleri var. Ama bu tarz şeyler bizi yıldıramaz. Hak mücadelesine devam ediyoruz."

Haklarında arama kararı yok, Emniyet suç işliyor
Avukat Baran Timtik, Emniyet'in bu listesinin basında yer alması üzerine hemen savcılığı arayarak, müvekkileriyle ilgili bir soruşturma olup olmadığını sorduğunu ve savcılığın böyle bir listeden haberdar olmadığını ifade etti. Avukat Timtik, müvekkilleri hakkında yürütülen hiçbir soruşturma ve mahkeme kararı bulunmadığını, Emniyet'in böyle bir liste oluşturmasının hukuk dışı olduğunu ve müvekkillerinin yaşam hakkını tehdit altına girdiğini başına dün gelen bir olayı örnek göstererek anlattı:
"Ben tanınan bir avukatım. Polisler beni tanıyorlar. Buna rağmen dün bir işlem için gittiğim karakolda kimliğimi soran polislere, bunu göstermek üzereyken bana silah doğrulttular. O anda beni vurabilirlerdi. Bir avukat olarak, bu kimliğimi bilen polislerin bu şekilde bir uygulamasına ben maruz kalmışken, 'bombacı' diye isim ve fotoğrafları gazete ve televizyonlara verilen müvekkillerim bir kimlik kontrolüne denk gelseler, orada öldürülebilir. Emniyet'in ortada hiçbir savcılık ya da mahkeme kararına dayanmayan, yetkisini ve sorumluluğunu aşan bu listesi, bu insanların yaşamını tehdit altına sokmaktadır. Bu suçtur.

Suç duyurusunda bulunacaklar
Avukat Timtik, listeyi yayınlayan İstanbul Emniyet Müdürlüğü hakkında, yarın saat 10.00'da Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'ne giderek suç duyurusunda bulunacaklarını söyledi. Listede 8 numara olarak yer alan İbrahim Çuhadar Sultangazi 75. DNl Polis merkezine canlı bomba saldırısı düzenlemiş, olayda 1 polis memuru şehit olmuş, 7 kişi de yaralanmıştı.

9.07.2012

İLERİ DEMOKRASİ Mİ DEDİNİZ. Tarık Demirkan


Demokrasi mi dediniz?

Pardon, yanlış duymadım, değil mi? 
Demokrasi’den bahsettiniz! Hem de onun “ileri” olanından!
Yok, haksızlık etmeyelim!
Belki de bu tanımlamayı “şu an” içinde bulunduğumuz durumla ilgili olarak değil, “süreç” olarak kullandınız!  Bir nevi “gidişat” yani!
Bugün değilse de yarın!
Ama emin adımlarla ilerlediğimiz hedef!
“Hele şu Ergenekoncuların kökünü kazıyalım!”Tamam, ama durun bir dakika; “Acaba bunu gerçekten istiyor musunuz?”
Yoksa korku ve ürperti salan bu “Ergenekon” kavramı ilelebet tepemizde sallanıp duracak mı?
Duruşma salonlarında, sizin dışınızdaki her kesimden zanlı var artık!
En sağdan, en sola; eski komünistten, eski darbeciye; zamanında darbeye karşı direnenden,  ona işkence yapana kadar çok kişiyi “Ergenekoncu” diye hâkim karşısına çıkardınız.
Aralarında darbeci, derin devletçi de var elbet, ama zanlıları bir araya getiren bu değil!
Onların tek ortak özelliği, temelde size karşı olmaları!
 Yoksa Ergenekon, muhalefeti “derdest etmede” gerekçe haline mi geldi?
 Generalleri, gazetecileri, akademisyenleri, hukukçuları, sporcuları 3-4-5 yıl “gerekçesiz” hapiste tutmanın kod adı mı Ergenekon?
 İleri demokrasi böyle mi kurulacak?

8.07.2012

M. İNANÇ TURAN ARKADAŞIMIZA CEVAP



Özgür Üniversite kitaplığı yayınlarından çıkan, Resmi tarih tartışmaları -11- Resmi ideoloji ve sol isimli kitap isminden
de anlaşılacağı üzere bir araştırma kitabıdır.
Bilindiği üzere araştırmalar belli bir düşünceyi ya da sav’ı desteklemek üzere ve kamuoyunun belli konulardaki yaklaşık tavrını belirlemek, genellikle de oluşturmak amacıyla yapılır.
Hiç kimse kendi düşüncelerinden bağımsız araştırma yapamaz. Ulaşacağımız belgeleri, ulaşmak istediğimiz sonuç belirler.
Örneğin kapitalist sistemin toplum üzerindeki olumsuz etkilerini araştırırken, olumlu etkileri tetikleyen belgeler işimize yaramaz.
“Resmi ideoloji ve sol” isimli araştırmanın TKP ile ilgili bölümünü yazan M. İnanç Turan’da araştırmasında, TKP nin Kemalizm (resmi ideoloji) den etkilendiğini gösteren belgelere ulaşmak için çabalamıştır.
Eğer TKP nin resmi ideolojiyle mücadelesini, karşı duruşunu araştıran ve belgeleyen bir kitap yazmak isterse yayınladığı kitabına dayanak olan belgeden çok daha fazlasına ulaşacağına inanıyorum.

24.06.2012

ONBEŞLER BİRLİK DAYANIŞMA



SAVAŞA HAYIR.

KIZ ÇOCUĞU
Kapıları çalan benim
kapıları birer birer.
Gözünüze görünemem
göze görünmez ölüler.
Hiroşima'da öleli
oluyor bir on yıl kadar.
Yedi yaşında bir kızım,
büyümez ölü çocuklar.
Saçlarım tutuştu önce,
gözlerim yandı kavruldu.
Bir avuç kül oluverdim,
külüm havaya savruldu.
Benim sizden kendim için
hiçbir şey istediğim yok.
Şeker bile yiyemez ki
kâat gibi yanan çocuk.
Çalıyorum kapınızı,
teyze, amca, bir imza ver.
Çocuklar öldürülmesin
şeker de yiyebilsinler.

22.06.2012

13.06.2012

ESKİ TKP İZMİR İL SEKRETERİ REFİK TEZELİ UNUTMADIK.






REFİK TEZEL   (HALİL GÜR)

(18.07.1946 - 13.06.1991)

Refik Tezel; 18 Temmuz 1946 tarihinde Balya’da doğdu. Dört kuşaktır maden işçisi olan bir ailenin çocuğu olarak Soma-Garp Linyitleri İşletmesi’nde büyüdü. İlkokulu Soma-Garp Linyitleri İlkokulu’nda okudu. Ortaokulu Soma’da okuyup 1964 yılında Bergama Erkek Sanat Enstitüsü’nden mezun oldu. Soma-Garp Linyitlerinde işçi olarak çalışmaya başladı. Sırasıyla İzmir Sümerbank Tekstil Fabrikası, Batı Anadolu Çimento Fabrikası, Bisan Bisiklet Fabrikası, Kalsan, Aliağa’da İzmir Petrol Rafinerisi’nde çalıştı.

İlk çocukluk yıllarında babasıyla birlikte Soma Maden İşçileri Sendikası’nın kongre ve etkinliklerine katıldı. 1966 yılında İzmir Tekniker Öğrencilerinin eylemleriyle başlayan mücadelesi Dev-Genç çatısı altında “NATO’ya Hayır”, “Altıncı Filo Defol” eylemleriyle devam etti. Sendikal ve politik mücadeleyi birlikte yürüttü.

5.06.2012

ONBEŞLER BİRLİK DAYANIŞMA "NAZIM ETKİNLİĞİ"




NAZIM HİKMET “110 YAŞINDA” BELGİSİYLE İZMİRDE ANILDI

Onbeşler Birlik Dayanışma Bilim ve Kültür Derneği, Ege 78'liler Dayanışma ve Demokrasi Derneği, DİSK Ege Bölge Temsilciliği, PEN İzmir Temsilciliği, BESAM İzmir Temsilciliği, Urla Kültür Sanat ve Tiyatro Derneği, Türkiye Yazarlar Sendikası İzmir Temsilciliği, Kadın Yazarlar Derneği, Cumalı Seferis Gökyüzü Kültür ve Sanat Derneği, İzmir Yazar evi Derneği, Homeros Kültür Platformu, Demokrasi Dostluk Dayanışma Derneği, İmece Dostluk Dayanışma Derneği, Emekli-Sen Buca Şubesi’nin düzenleyici ve destek veren kurumlar olarak katıldığı, İzmir Büyükşehir Belediyesinin teknik olarak destek verdiği ve Filarmoni orkestrasıyla katkı koyduğu,03 Haziran Pazar günü  Nazım Hikmet heykelinin bulunduğu Fuar İzmir Sanat’ ın bahçesinde, saat 19.00 da başlayan  Nazım Hikmet’i anma etkinliğinde çok sayıda Nazım dostu bir araya geldi.
Onbeşler Birlik Dayanışma Bilim ve Kültür Derneği adına, DİSK eski Ege Bölge temsilcisi ve eski Türkiye Komünist partisi Merkez komite üyesi Cemal Kıral yaptığı konuşmada, Nazım Hikmet’in yaşamından kesitler sundu. Cemal Kıral “Nazım Hikmet’in “1923 ten beri TKP üyesiyim ve asıl öğündüğüm şey de budur.” dediğini belirterek, özetle, komünist ozanın yaşamının her döneminde ezilenlerden yana tavır alarak, adaletsizliklerin ve eşitsizliklerin olmadığı bir dünya ve sömürünün yaşanmadığı bir toplum yaratılması için savaştığını belirtti. Cemal Kıral, “bugün Nazım Hikmet’in savaşımını verdiği toplumun kurulması için gerekli manivela elimizde olmayabilir, elbette maniveladan kastım  bir komünist partisidir, ama er ya da geç bu manivelaya sahip olacağız ve Nazımın hayal ettiği dünya kurulacaktır” diye devam etti ve bu anma toplantısının düzenlenmesine öncülük eden Onbeşler Birlik Dayanışma Derneği üye ve yöneticileri ile destek veren tüm kurum ve kuruluşlara teşekkür ederek konuşmasını bitirdi.

28.05.2012

NAZIM HİKMET 110 YAŞINDA


Güneşi İçenlerin Türküsü

Bu bir türkü:-
toprak çanaklarda
güneşi içenlerin türküsü!
Bu bir örgü:-
alev bir saç örgüsü!
                         kıvranıyor;
kanlı; kızıl bir meş'ale gibi yanıyor
                                      esmer alınlarında
                          bakır ayakları çıplak kahramanların!
Ben de gördüm o kahramanları,
ben de sardım o örgüyü,
ben de onlarla
                     güneşe giden
                                        köprüden
                                               geçtim!
Ben de içtim toprak çanaklarda güneşi.
Ben de söyledim o türküyü!

Yüreğimiz topraktan aldı hızını;
altın yeleli aslanların ağzını
                                        yırtarak
                                              gerindik!
Sıçradık;
            şimşekli rüzgâra bindik!.
Kayalardan
            kayalarla kopan kartallar
çırpıyor ışıkta yaldızlanan kanatlarını.
Alev bilekli süvariler kamçılıyor
                             şaha kalkan atlarını!

                    Akın var
                                güneşe akın!
                        Güneşi zaptedeceğiz
                                güneşin zaptı yakın!

Düşmesin bizimle yola:
evinde ağlayanların
                            göz yaşlarını
                                        boynunda ağır bir
                                                                zincir
                                                                    gibi taşıyanlar!
Bıraksın peşimizi
            kendi yüreğinin kabuğunda yaşayanlar!

İşte:
        şu güneşten
                        düşen
                               ateşte
                                    milyonlarla kırmızı yürek yanıyor!

Sen de çıkar
göğsünün kafesinden yüreğini;
şu güneşten
                düşen
                        ateşe fırlat;
yüreğini yüreklerimizin yanına at!

                          Akın var
                                  güneşe akın!
                          Güneşi zaptedeceğiz
                                  güneşin zaptı yakın!

Biz topraktan, ateşten, sudan, demirden doğduk!
Güneşi emziriyor çocuklarımıza karımız,
toprak kokuyor bakır sakallarımız!
Neş'emiz sıcak!
                kan kadar sıcak,
delikanlıların rüyalarında yanan
                                               " o an"
                                                    kadar sıcak!
Merdivenlerimizin çengelini yıldızlara asarak,
ölülerimizin başlarına basarak
                                            yükseliyoruz
                                                        güneşe doğru!

Ölenler
        döğüşerek öldüler;
                              güneşe gömüldüler.
Vaktimiz yok onların matemini tutmaya!

                          Akın var
                                      güneşe akın!
                          Güneşi zaaaptedeceğiz
                                      güneşin zaptı yakın!

Üzümleri kan damlalı kırmızı bağlar tütüyor!
Kalın tuğla bacalar
                    kıvranarak
                                ötüyor!
Haykırdı en önde giden,
                            emreden!
Bu ses!
        Bu sesin kuvveti,
                             bu kuvvet
yaralı aç kurtların gözlerine perde
                                                     vuran,
onları oldukları yerde
                                durduran
                                      kuvvet!
Emret ki ölelim
                   emret!
Güneşi içiyoruz sesinde!
Coşuyoruz,
           coşuyor!..
Yangınlı ufukların dumanlı perdesinde
mızrakları göğü yırtan atlılar koşuyor!

                           Akın var
                                       güneşe akın!
                           Güneşi zaaaaptedeceğiz
                                       güneşin zaptı yakın!


Toprak bakır
            gök bakır.
Haykır güneşi içenlerin türküsünü,
Hay-kır
        Haykıralım!

22.05.2012

BU CHP'DEN BİR HALT OLMAZ

 

Bu CHP’den Bir Halt        Olmaz

   Önceki gün 19 Mayıs törenleri sırasında, en sıkıntılı yerlerden birisi olarak gündeme gelen Dikili’deki olaylar hepinizin dikkatini çekmiştir.
   İzmir’de CHP’nin Sosyalist Belediye Başkanı Osman Özgüven’in Atatürk anıtına Belediyenin çelengini koymaya çalışırken Polisin çıkardığı zorlukları hepimiz izledik.
   Ve maalesef tüm çabalara rağmen o çelenk Atatürk anıtına konulamadı.
   Asıl yandığım Polisin çıkardığı zorluklardan öte, CHP İzmir Örgütünün, Belediye Başkanlarının ve Milletvekillerinin izlediği “korkakça” veya “tembelce” tutumdur.
   Birileri de kalkıp “Bu adam bizim Belediye Başkanımızdır” deyip oraya gitmeyi hadi onu da geçin, bir destek açıklaması yapma gereği dahi duymamıştır.
   Bu mudur Örgüt ruhu, bu mudur parti içi dayanışma!
   Kimse kusura bakmasın ama bu CHP’den bir halt olmaz. Kendi partilisine yapılan metazori uygulamaya sessiz kalanlardan ne köy olur ne de kasaba.
   Malumunuz; Sevgili Osman Özgüven, Dikili’de halkın çıkarlarına  denk düşen eylemleri hayata geçirdiğinden dolayı “gerici zihniyetin” hedefindeki isim. Ortada garez olduğu için, Halkın çıkarına uyan şeyler, ön Yargılı olanların çıkarlarına ne yazıktır ki uymuyor.
   Düşünün ki; Halkın suyunu halka bedava dağıttığı için, traji-komik davadan bile yargılanabiliyor.

11.05.2012

"Ege Kültürünün Tarihle Örtüşmesi"


Konuşmacı: Şair/Araştırmacı Asım Öztürk
Konu Başlığı: "Ege Kültürünün Tarihle Örtüşmesi
Ara başlıklar:
                  . İzmir'in Arkeolojik Tarihinden Kesitler
                  .Yakın Dönem Tarihinden Bilgiler (Beylikler ve Osmanlı)
                  . Ege'nin Kültürel Dokusunun Oluşumundaki Etkenler

Başlama saati : 15.30 
Adres  : 1438 sok. No 24 (Alsancak Devlet Hastanesi kapısı girişi) ALSANCAK/İZMİR
ONBEŞLER BİRLİK DAYANIŞMA
BİLİM VE KÜLTÜR DERNEĞİ

onbeşler dergi başlığı


9.05.2012

3 HAZİRAN 63





Doğumu: 20 Kasım 1901 Selanik
Ölümü: 3 Haziran 1963, Moskova

Lakabı 'Güzel Yüzlü Şair' veya 'Mavi Gözlü Dev'dir. Yasaklı olduğu yıllarda Orhan Selim adını da kullandığı olmuştur. Hatta İt Ürür Kervan Yürür kitabı Orhan Selim imzasıyla çıkmıştır.


Türkiye'de serbest nazımın ilk uygulayıcısı ve çağdaş Türk şiirinin önemli isimlerindendir. Uluslararası bir üne ulaşmış ve adı 20. yüzyıl'ın ilk yarısında yaşamış olan dünyanın en büyük şairleri arasında anılmıştır. Eserleri birçok dile çevrilmiştir. Mezarı halen Moskova'da bulunmaktadır. Türkiye Komünist Partisi (TKP) üyesi olup ayrı ayrı toplam 11 davadan yargılanmıştır.


Eserleri birçok ödül almıştır. Türkiye'deki yaşamının bir kısmını hapiste geçirmiş daha sonra Moskova'ya gitmiş ve Türk vatandaşlığından çıkarılmıştır.


Nazım Hikmet,1938'de cezaevine girmiş ve şiirleri yasaklanmıştır. Ancak şiirleri dilden dile, elden ele dolaşmıştır.

NAZIM HİKMET RAN BİYOGRAFİSİ

Nazım Hikmet Ran 'ın Biyografisi

15 Ocak 1902'de Selanik'te doğdu. Heybeliada Bahriye Mektebi'ni bitirdi. Hamidiye Kruvazörü'nde güverte subayı iken, sağlık nedeniyle askerlikten ayrıldı, bu arada ilk şiirlerini yayımladı.
1921 başlarında Kurtuluş Savaşı'na katılmak için Anadolu'ya geçti, Bolu'da öğretmen olarak görevlendirildi.
Daha sonra Batum üzerinden Moskova'ya giderek Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi'ne (KUTV) yazıldı. Burada siyasal bilimler ve iktisat okudu.

Nazım Hikmet Biyografisi

6.05.2012

ÜÇ FİDAN MEZARLARI BAŞINDA ANILDI

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın mezarları, idam edilişlerinin 40. yılında yine insan akınına uğradı. Binlerce Ankaralı üç fidanın anma etkinliğine katılırken, geçtiğimiz yıl hayatını kaybeden devrimcilerin avukatı Halit Çelenk de unutulmadı




6 Mayıs 1972’de 12 Mart faşist cuntası ve meclisi tarafından idam edilen Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan, 40 yılın ardından yine binlerce kişiyi mezarları başında buluşturdu.




12 ARALIK 1989 ALİAĞA EYLEMİ




12 Aralık 1989 İzmir Cumhuriyet Meydanı’ndan başlayan  "Bisikletlerle İzmir'den Kozbeyli'ye" eyleminde pankartlarda ‘Termik santral istemiyoruz’ yazıyor. Aliağa Belediye Başkanı Hakkı Ülkü, Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven bisiklet başındalar. Çadırlar kuruluyor. Gazetelerde haber; ‘çadırda sazlı sözlü termik santrale hayır’, ‘yeşillerin direncini soğuk bile kıramadı’, ‘Aliağa Termik Santral projesine karşı savaş açan çevre gönüllülerini soğuk bile durduramıyor’ başlıklarıyla duyuruluyor.



TERMİK SANTRALLERE HAYIR

Gezegenimizin her tarafında, daha önce görmediği kadar yoğun selleri, daha fazla kuraklığı ve daha fazla fırtınayı şimdi görüyoruz. İnsanlar ölüyorlar, ortak yaşamlar enkaz haline geliyor – iklim değişikliğinden kaynaklanan bu etkiler, daha önce gördüğümüz hiçbir şeye benzemiyor.

Ancak, dünyamız çok büyük olduğu için, birçok insan açısından tüm bu olanların birbiriyle bağlantılı olduğunu görmek zor. Bu yüzden, kuraklığın vurduğu Moğolistan’dan, sellerin vurduğu Tayland’a, yangından etkilenen Avusturalya’dan, buzulların erimesi sonucu yaşam alanlarını kaybeden Himalaya halklarına kadar her yerde, herkes neler yaşandığını hatırlatmak için bir araya gelecek, yürüyüşler, eylemler düzenleyecek. Kenya’dan Kanada’ya, Vietnam’dan Vermont’a kadar bu yürüyüşlerin her birinde,  birileri felaketin yaşandığı bir noktayı işaret ediyor olacak. Bu resimleri iklim değişikliği ile yüz yüze gelmemiz için dünyanın her tarafında paylaşacağız ve gezegene bir ayna tutacağız.

Yaşanan iklim felaketleri yüzünden hayatları zarar görenler olarak, bu felaketlere sebep olanlara karşı öfkeliyiz. Fosil yakıt endüstrisi iklim değişikliğinden sorumludur.
İklim değişikliğine neden olan kömürlü termik santrallara karşı dünyanın her yerinde verilen mücadeleler de büyüyor. ABD’den Kosova’ya, Avustralya’dan Türkiye’ye fosil yakıtların hala bir numaralı enerji kaynağı olarak görüldüğü yerlerde verilen mücadele, yerel halkların demokrasi ve yaşam mücadelesiyle de birleşiyor ve bugünün iklim hareketi haline geliyor.

Aliağa’ya yapılmak istenen 9 termik santrala izin verirsek, bunu Gerze’nin, Amasra’nın, Erzin’in ve diğerlerinin izlemesini engelleyemeyiz. Aynı şekilde Gerze’ye, Amasra’ya, Erzin’e izin verirsek Aliağa’yı önleyemeyiz. Bütün bu kömür çılgınlığını durduramazsak, iklim değişikliğini durduramayız.

Demokrasiyi hiçe sayan, sömürüyü derinleştiren, yaşam alanlarını yok eden, yoksulluğu ve adaletsizliği arttıran, dünyamızı ve tüm canlıları yok oluşa sürükleyen fosil yakıtların tüketimine dayalı bu sistem iklim değişikliğinin sorumlusudur. İklimi korumak için bu sistemi değiştirmek gerekiyor.

Çünkü iklim değişikliği çok yakınımızdan bize bağırıyor ve artık bekleyemeyiz.  Dünyanın neler olduğunu anlaması gerekiyor ve bunu anlatacak olan da bizleriz.


TERMİK SANTRAL  İSTEMİYORUZ YAPTIRMAYACAĞIZ.

27.04.2012

1 MAYIS'TA GÜNDOĞDU MEYDANINDA

 

‎1 MAYIS`TA, BİR ÇIĞLIKTA SEN AT...!
YAŞAM HAKKI İÇİN...!
DOĞA İÇİN...!
HALKLARIN EŞİTLİĞİ İÇİN...!
İŞ GÜVENLİĞİ İÇİN...!
KADINLARIN EŞİTLİĞİ İÇİN...!
SAĞLIKTA,EĞİTİMDE,
SÖMÜRÜCÜ ZİHNİYETE SON VERMEK İÇİN...!
EMPERYALİST,KAPİTALİST DÜZENE
DUR DEMEK İÇİN...!

BİR ÇIĞLIKTA SEN AT...!
ÇIĞLIĞIMIZ ÇIĞ OLSUN.
SÖMÜRÜYE SON VERSİN

GEÇMİŞTEN GELECEĞE....!

İKD, İGD, İLD, KÖY-DER ÜYELERİNE,
DOKTOR, AVUKAT, ÖĞRETMEN,MÜHENDİS
TÜM BİRLİK DAYANIŞMA’CILARA!...…
 
1 MAYIS KUTLAMALARINA İZMİR’DE KATILIYORUZ!...

1 MAYIS KUTLAMALARI İÇİN; BİRLEŞİK METAL-İŞ SENDİKASI ÖNÜNDE (BASMANE MEYDANINDAN ALTINYOL YÖNÜNDE GİDEN CADDE ÜZERİNDE KAPILAR-KAHRAMANLAR SAPAĞI)SAAT 10.30-11.00 CİVARINDA BULUŞUYORUZ.
ONBEŞLER BİRLİK DAYANIŞMA BİLİM VE KÜLTÜR DERNEĞİ” PANKARTI ARKASINDA YÜRÜYORUZ..

HAYDİ, 1 MAYIS`A...!
 
ONBEŞLER BİRLİK DAYANIŞMA
BİLİM VE KÜLTÜR DERNEĞİ



18.04.2012

1 Mayıs her dilde güzeldir.



 Yukarıdaki afişte yer alan 1 mayıs'ın değişik dillerdeki yazılışı

İngilizce    :  May 1                                               Arapça    :    1 أيار/مايو
Bulgarca   :  1 Май,                                              Almanca :    1. Mai,
Macarca    :   Május 1-én                                      İtalyanca :    1 ° Maggio
Yunanca    :  1 Μαΐου                                           Japonca  :     5 1
İspanyolca :  El 1 de mayo,                                  İsveççe   :     1 Maj,
Vietnamca :  Ngày 1 tháng 5,                               Rusça     :     1 Мая,
Portekizce :  1 De Maio,                                        Korece   :     5 1
Fransızca   :  Le 1er mai,                                      Çekçe      :     1. Května,
Hollandaca:  1 Mei,                                              Polonyaca:   1 Maja,

17.04.2012

BOSCH İŞÇİLERİ OYUNLARI BOZUYOR.

 
Bursa’da Bosch fabrikasındaki 6 bin işçinin Türk Metal’den istifa ederek Birleşik Metal-İş’e geçmesinin ardından, patron sendikası Türk Metal’in baskıları arttı.

16-04-2012 sabah saatlerinde basın açıklaması yapmak isteyen Birleşik Metal-İş üyeleri, başlarında Türk Metal Genel Sekreteri Muharrem Aslıyüce’nin bulunduğu faşizan bir güruhun saldırısına uğradı. Taş, sopa ve demir kullanılarak gerçekleştirilen saldırıya rağmen Birleşik Metal-İş üyeleri basın açıklamasını gerçekleştirdi.

Saldırı sonucu 7 işçi yaralandı.

11.04.2012

ONBEŞLER BİRLİK DAYANIŞMA BİLİM VE KÜLTÜR DERNEĞİ

ONBEŞLER BİRLİK DAYANIŞMA BİLİM VE KÜLTÜR DERNEĞİ




     Esin kaynağı, Türkiye`nin Ulusal ve Sosyal Kurtuluş mücadelesine katılmak için Sovyetler Birliği’nden Anadolu`ya gelen, ülkesinde burjuvazinin önder kadrolarınca ihanet ve pusuyla katledilen, Türkiye`nin en eski partisi TKP`nin önder ve yöneticileri olan, MUSTAFA SUPHİ ve YOLDAŞLARI’ndan; Onbeşlerin başlattığı, yüzbinlerin sürdürdüğü 70’li yıllarda sınıf savaşımının politik önderliğini yapan TKP`nin legalde tanımlanmış olan Birlik Dayanışma adından esinlenmiştir.

    Derneğimize TKP mücadelesine, tarihine, saygı duyan herkes üye olabilir.

DERNEĞİN AMAÇLARI
     Derneğimiz, 1920`den bu yana süre gelen örgütlü sınıf savaşımını yürüten, politik hareketin yaşayan bir parçası, Sosyalist mücadelenin bir öznesi olmayı hedeflemektedir. Onbeşler Birlik Dayanışma Derneği, sadece anıları biriktiren bir dernek olmayacak; Tarihimizin mücadele olanaklarını değerlendirip, hatalarından dersler çıkarıp, olumluluklarından övünç duyup, mücadele azmini güçlendirecektir. Tarih bir bütün olarak bizim tarihimizdir. İyi tarafları bizim, kötüler onların diye bir ayrıma gitmeden yapılan yanlışların da, doğruların da bizim olduğunu unutmadan tarihimizle ilgili hesap ta verebilmeli, hesap ta sorabilmeliyiz. Hesap vermeden hesap sorulamaz. Geçmişin muhasebesini yapabilmek için derneğimiz sağlıklı bir ortam oluşturabilir. Onbeşler Birlik Dayanışma geleneğimize ve sınıf mücadelesine bağlıdır. Hiçbir kurumla örgütsel bağı yoktur. İzmir ve Ege Bölgesini kapsayan bir örgütlenmedir. Onbeşler Birlik Dayanışma yaşamın içinde sınıf için güncele müdahil ve Sosyalist mücadelenin içindedir. Onbeşler Birlik Dayanışma kendisini parti yerine koymamakla birlikte, üyelerinin Komünistler ve Komünist düşünceyi benimseyenlerden, Sosyalizm mücadelesi verenlerden oluştuğunu bilir.

9.04.2012

HAYDİ 1 MAYIS'A


Türkiye burjuvazisi............ Her 1 Mayıs öncesinde olağanüstü tedbirler alarak yılgınlık, korku ve terör yaratmaya çalıştı. Sermaye sınıflarını bu denli korkutan olgu, 1 Mayıs'ın özünde yatmaktadır. Çünkü, 1 Mayıs, herşeyden önce, her ülkede, ve tüm dünya da işçilerin, sermaye egemenliğine ve zulme karşı birlik ve mücadelelerinin bayrağıdır.

Avni Ece ve Alpaslan Özdoğan anıldı

01.04.1977 yılında, Disk Lastik iş sendikasının 28 nci kuruluş yıldönümü afişlemesine, İGD li ve işçi arkadaşlarıyla birlikte, işçi sınıfı bilinci ve dayanışması içerisinde katılan Avni Ece, Burjuva uşağı, sermaye köpeği faşistler tarafndan katledilmişti. Avni Ece, ONBEŞLER BİRLİK DAYANIŞMA BİLİM VE KÜLTÜR DERNEĞİ'nin çağrısı ile, 01 Nisan 2012 pazar günü mezarı başında anıldı.
Avni Ece anmasından sonra, Nurhak dağlarında katledilen Alpaslan Özdoğan'ın mezarı da ziyaret edilerek karanfillerle bezendi.