TKP’nin, 1973 Atılımı kararı ile ülke içinde örgütlenmesini
hızlandırmaya başlamasından sonra, Merkez Komitesi’ne bağlı bir “Gençlik
Bürosu” oluşturuldu. 1975 yılında
TKP'nin görüşlerini benimseyen gençlik kadroları TSİP, TİP gibi legal sosyalist
partilere yakın olan diğer ilerici-sosyalist gençlik örgütleriyle bir araya
gelerek tek yığınsal bir “Merkezi Gençlik Örgütü” oluşturabilmek amacıyla
girişimlerde bulundular. Ortak bir yayın–dergi çıkarmaya çalıştılar. Bu
derginin ismi “İlerici Gençlik” olacaktı. Fakat görüşmeler değişik nedenlerle
anlaşmazlıkla sonuçlandı. TİP çevresinden gelen gençler, “İlerici Gençlik
Dergisi”ni kendileri çıkarmaya başladılar. Bunun üzerine İYG (İlerici Yurtsever
Gençlik) ismiyle bir dergi çıkarılması kararlaştırıldı ve “Gençlik, işçi
sınıfının ulusal ve sosyal kurtuluş yolunda yürüyecektir” şiarıyla 17 Kasım
1975'te yayınlanmaya başladı. 5 Ocak 1976 yılında da İlerici Gençler Derneği
kuruldu.
18.12.2014
1.12.2014
İGD 39. YIL
“Cesur, duygulu, güzel çocuklardık
Somut durum "HAYDi" dediğinde, küçüktük, tecrübesizdik,
esnekliği bilmiyorduk.
Ama tüm yüreğimizle, savaşsız, sömürüsüz, sınıfsız, sınırsız
ve gecelerinde aç yatılmayan bir dünya için savaş alanlarına çıktık.
“Yolumuz İşçi Sınıfının Yoludur” belgisiyle
alanlara çıkan İGD’nin savaşım deneyimi,
gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde
aç yatılmayan bir dünya için, bu gün de, Haziran Direnişinde de
barikatlarda yer alan, “İşçi, Köylü, Öğrenci,
Tüm Türkiye İlerici Gençliğinin yolunu aydınlatıyor.
alanlara çıkan İGD’nin savaşım deneyimi,
gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde
aç yatılmayan bir dünya için, bu gün de, Haziran Direnişinde de
barikatlarda yer alan, “İşçi, Köylü, Öğrenci,
Tüm Türkiye İlerici Gençliğinin yolunu aydınlatıyor.
39 yıl sonra sizleri, kuruluş yıllarımızdaki heyecanımız
ve temizliğimizle, bir daha belki hiç gelmeyecek bu çocukları,
ve ortak geçmişimizi selamlamaya çağırıyoruz."
ve temizliğimizle, bir daha belki hiç gelmeyecek bu çocukları,
ve ortak geçmişimizi selamlamaya çağırıyoruz."
İGD nin 39 ncu Kuruluş yıldönümünü bu kez de MANİSA İGD’li
arkadaşlarımızın ortak çağrısıyla,
10 OCAK 2015 CUMARTESİ GÜNÜ
SAAT : 19.30 da KÜLTÜR SİTESİ, ÇARŞI MİGROS ÜSTÜ,
TERAS KAFE’DE BİRLİKTE SELAMLAYACAĞIZ.
arkadaşlarımızın ortak çağrısıyla,
10 OCAK 2015 CUMARTESİ GÜNÜ
SAAT : 19.30 da KÜLTÜR SİTESİ, ÇARŞI MİGROS ÜSTÜ,
TERAS KAFE’DE BİRLİKTE SELAMLAYACAĞIZ.
İGD
10.11.2014
DDDD CAN YÜCEL ORMANI ZİYARETİ
Derneğimizin 100 civarında üye ve dostlarının katıldığı kayıplarımızı anma etkinliği Bademler köyü Otantik kafe de kahvaltılı toplantı, Seferihisar Can Yücel Ormanlığının yanındaki Ormanlık alanında unuttuğumuz ve yeni kayıplarımız olarak 18 arkadaşımızın isminin panomuza yerleştirilmesi ile devam etti.
Tunç Soyer başkanımız burada bize katıldı. Daha sonra Sığacık gezintimiz ve bir bölüm arkadaşlarımızı orada bırakarak İzmir e dönüşümüz ile sonlandı. Katılanlara ve etkinliğimize yardımcı olan dostlarımıza teşekkür ederiz.DEMOKRASİ DOSTLUK DAYANIŞMA DERNEĞİ
25.09.2014
KOBANE DE KATLİAM VAR - AYAĞA KALKALIM.
KOBANE'DE KATLİAMI ÖNLEMEK İÇİN AYAĞA KALKALIM.
Suriye Kürdistanı Rojava’nın üç kantonundan biri olan Kobane; doğu, güney ve batı yönlerinden IŞİD saldırısına uğradı.
Daha önce Irak Kürdistan’ına, Şengal’e saldıran, binlerce Ezidi’yi katleden IŞİD, 15 Eylül’den beri Kobane’ye saldırıyor. Irak ve Suriye rejimlerinden ele geçirdiği tank, füze, çeşitli top ve ağır silahlarla, yine birçok bölgeden getirdiği takviye güçlerle saldıran IŞİD, Kobane kantonunda şimdiye kadar 64 köyü ele geçirdi, IŞİD vahşetinden kaçan çoğunluğu yaşlı, kadın ve çocuk 130 bin kişi Türkiye’ye sığındı.
IŞİD’in saldırısından kaçan Kobanelilerin sığındığı Suruç’ta tam bir kargaşa hâkim. Sığınmacılar yeterli yardım alamıyor, en temel ihtiyaçlarını karşılayamıyorlar. Güvenlik güçleri, dayanışma amacıyla Suruç’a gelen kitlelere saldırıyor, gaz bombası atıyor. Şu anda iki kişi ağır yaralı.
YPG güçleri Kobane kantonunu savunmaya devam ediyor, IŞİD’in doğu bölgesindeki ilerleyişi durduruldu. Ama silah olarak kendisinden çok daha üstün kuvvetlerle savaşan YPG güçlerinin ne kadar dayanabileceği bilinmiyor.
600 bin kişinin yaşadığı Kobane kantonunun merkezine IŞİD güçlerinin girmesi demek, soykırıma varacak büyük bir katliam demektir.
Tüm halkımızı ve duyarlı kamuoyunu Kobane ile dayanışma içinde olmaya çağırıyoruz.
Hükümeti sınırda insanların güvenliğini sağlamaya, sınırdan geçenlere zorluk çıkartmamaya tam tersine her türlü kolaylığı sağlamaya çağırıyoruz. Hükümet, öte yandan Kürt halkının kendisini savunma girişimlerine engel olmamalı, her türlü geçiş yolunu açmalı, tüm insani yardım mekanizmalarını ve olanaklarını devreye sokmalı Kürt hareketine hiçbir müdahalede bulunmamalıdır.
Aynı zamanda aylardır devam eden çözüm sürecinde hızlı adımlar atılmalı, Kürt halkının tüm temel hakları tanınmalı ve güvence altına alınmalıdır.
Barıştan, halkların kardeşliğinden yana olan tüm insanları çok geç olmadan Kobane için ayağa kalkmaya, IŞİD’in katliamına karşı elimizden gelen her türlü çabayla mücadele etmeye çağırıyoruz.
Kerem Kabadayı
Küresel BAK yürütme kurulu adına
24 Eylül 2014
Türban Özgürleşmek midir ?
Gerçek olan
nedir? Birilerinin kızların türbana kapanması için, okulları, yurtları,
dershaneleri kullanması, kayıt zamanı tren ve de otogarları ile okul
kapılarında, hatta öğretim üyesi olmak için gittikleri ülkenin havaalanında
masalar kurup gençleri, yuva, aş ve harçlık vererek cemaatleştirmeye
çalışmaları mı özgürlüktür, gençleri çaresizliğe düşmekten korumaya çalışmak
mı?
Gerçek olan
ne, yoksunluk ve devletin sahip çıkmaması nedeniyle cemaatlere yanaşıp türbana
girmek mi özgürlüktür, mahalle baskısıyla türbanlaşmak mı?
Gerçek olan
nedir, çocuğun, gencin, yetişkinin, cahilin ya da okumuşun kendi iradesine göre
hareket edebilmesi mi özgürlüktür, kendisini cemaat liderinin, şıhının ya da
şeyhinin iradesine teslim etmesi mi?
Özgürlük,
türbana girip Bosna’da, Irak’ta, Afganistan’da, Pakistan’da, Filistin’de yaşamı
Müslüman’a dar eden Amerika’ya ses çıkarmamak ve Amerika ile işbirliği içinde
olanları desteklemek midir?
Türbanı
savunanların önemli bir bölümünün, Osmanlı hayranı, cumhuriyetin kazanımlarına
karşı, evrim kuramına düşman ve sıkıştıklarında da bilimsel bulgular yerine
inanç kitaplarına başvuracak şekilde yetiştirilmeleri mi özgürlüktür?
Gerçek olan
ne? Şafii, Hambeli ve Maliki mezhebinden olandan, Alevi’den, Süryani’den,
Hıristiyan’dan, Musevi’den, inançları olmayandan alınan vergilerle Hanefi
imamlara maaş ödemek ve camileri yaptırmak mı özgürlüktür, Alevilere ve
diğerlerine Hanefi din kültürü ve ahlak bilgisi dersini zorunlu olarak dayatmak
mı?
Gerçek olan
ne, türban çıkmazına sokulan Türkiye’de kim kazanıyor? Demokrasi mi, bilim mi,
kadınlarımız mı, emekçiler mi, toplum mu? Ülkenin kaynaklarını pazarlayanlarla
AB ve ABD gibi emperyalistler mi?
24.09.2014
EMEĞE SAYGI - 2
Hiçbir şey boşuna yaşanmadı
İzmir'de yaşayan barış, demokrasi ve sosyalizm mücadelesinde yer almış 14 kişiye Emeğe Saygı duygusuyla “iyi ki varsınız, iyi ki yaşadınız, hiçbir şey boşuna yaşanmadı’’ ifadeleriyle plaket verildi.
Demokrasi Dostluk ve Dayanışma Derneği (DDDD), yaşamları boyunca hayatı iyileştirici ve değiştirici çabalara destek vermiş, bulundukları yaşam alanlarında aktif görevler üstlenmiş, emek, demokrasi ve barış savaşımının mütevazi kişileri olmuş insanlarını hatırlamak/hatırlatmak amacıyla düzenlediği “Emeğe Saygı Buluşmaları”nın ikincisi gerçekleştirdi.
Tepekule Kongre Merkezi’nde yapılan Bilgehan Oğuz’un sunuculuğunu yaptığı etkinlikte İzmir'de yaşayan barış, demokrasi ve sosyalizm mücadelesinde yer almış 14 kişiye buluşma anısına ‘’iyi ki varsınız, iyi ki yaşadınız, hiç bir şey boşuna yaşanmadı’’ ifadeleriyle plaket verildi. Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer, Bergama Belediye Başkanı Mehmet Gönenç, Bornova Eski Belediye Başkanı Kamil Oktay Sındır ve Çamlıhemşin eski Belediye Başkanı İdris Lütfü Melek’te etkinliğe katılarak plaket verdiler.
Plaket takdimleri öncesinde 14 isim için kısa belgeseller gösterildi. Kişilerin yaşamlarından kesitler sunan kısa belgesellerin ardından sahneye çıktıklarında mücadele anılarından, geleceğe dair umutlarından bahseden katılımcıların konuşmaları sık sık alkışlarla kesildi. Sık sık duygusal anların yaşandığı tören toplu fotoğraf çekimi ile son buldu.
Dernek üyeleri kuşaklar arası aktarımı amaçlayan Emeğe Saygı Buluşmaları kapsamında adı geçen kişilerle yapılan görüşmelere dayanan bir kitap hazırlandığını ve yakın zamanda yayınlanacağı bilgisini paylaştı.
Etkinlik sonunda, Nuri KILINÇ'a da dernek tarafından onur ödülü verildi
Emeğe Saygı 2 buluşmasında plaket sunulan isimler ve kendileri hakkında yapılan tanıtım özetleri:
MAHMUT DİKERDEM “ KOROTİÇLER
”
Tüm Korotiçlere açık mektup
Türkiye Barış Derneği Genel Başkanı, emekli büyükelçi
Mahmut Dikerdem, bu açık mektubunu, Sovyet "Ogonyok" dergisi yayın
yönetmeni olan Vitali Korotiç'in ülkemizde düzenlediği konferanslardan sonra
kaleme almış. Büyük Ekim Devrimi'nden 70 yıl sonra liberal demokrasinin
savunuculuğuna soyunmakla Batı dünyasında büyük sükse yapan, yerli -yabancı tüm
Korotiç'lere seslenen Dikerdem, yaratılan toz duman içerisinde
"açıklık" ve "yeniden yapılanma" önermesinin can alıcı
noktaları üzerinde bir durum tespiti yapmak gereği duyuyor.
Korotiç'ierin, demokrasi, özgürlük, insanın temel
haklan sorunlarını da bilimsel sosyalizm perspektifinden algılamadıklarını
vurgulayan Dikerdem, bu kavramların bilimsel içeriğini kısaca yeniden
tanımlayarak, Korotiç'lerin gerçek isteğinin burjuva demokrasisi olduğuna
işaret ediyor.
Dikerdem, yerli-yabancı Korotiç'lere verdiği son
yanıtla mektubunu bitiriyor: "Tüm dönekleri, kaytancıları, devrimden umut
kesen aydınları da saflarınıza katın. Yeter ki, bilimsel sosyalizm insanlığın
yolunu aydınlatmaya devam etsin!"
Sayın Baylar, Sizlere nasıl hitap edeceğimi bilemedim.
Eskiden yoldaş diye anılırdınız ama bu sözcüğü kullanmaya elim varmadı, zaten
sizin de öyle çağrılmaktan hoşlanmayacağınızı düşündüm. Her ne ise, bu açık
mektubu yazmaya beni iki önemli neden zorladı: Birincisi, sizler yani en
büyüğünden en küçüğüne kadar tüm Korotiç'ler- aranıza sayın Mihail Gorbaçov'u
şimdilik kaydıyla katmıyorum- son yıllarda sergilediğiniz tutum, yayınladığınız
yazılar, yaptığınız konuşmalarla kamuoyunda büyük şaşkınlık, giderek karmaşa
yarattınız. Yalnız kişisel olarak değil, dergiler, dernekler, bilim akademileri
içerisinde kadrolaşarak sesinizi dünyaya duyurdunuz. Şimdiye değin sosyalist
dünyadan duyulmaya alışılmamış bu sesler kamuoyunda yankılandı, büyük ilgi ve
heyecan yarattı, ülkelerinizde olup bitenler soluk kesici serüvenler öyküleri
gibi izlenmeye başladı.
Bunu söylerken, sadece Batılı ülkelerdeki tepkileri
kastetmiyorum. Batı'nın egemen çevrelerinin sizi bağırlarına basacakları
kuşkusuzdu. Oralardan yükselen zafer çığlıkları, "sosyalizmin
iflası", "Marksizm’e elveda", "komünizm öldü"
biçimindeki keskin yargılar beklenmedik şeyler değil. Onlar 70 yıldır
düşledikleri bir olayın sonunda gerçekleştiği sanısının sarhoşluğunu
yaşıyorlar; sol dünya görüşünün kesin bir darbe yediğine ve bir daha belini
doğrultamayacağına inanarak sevinçten uçuyorlar. Bizde bile Marksizm konusunda
Karl Marx'ın sakallı olduğundan öte bilgisi bulunmayanlar, "Teknoloji
Marksizm’i yenmiştir" diye ahkâm kesiyorlar. Onları ciddiye alırsak bile,
çağdaş Sağ'ın fikir babası Raymond Aron’un çömezleri, J.F, Revel gibi sağcı
düşünürler sizin başlattığınız harekete kuramsal yorumlar getirerek, günümüzde
ideolojilerin sonunun geldiğini ilan etmekten çekinmiyorlar. Kişinin siyasal
iktidar karşısında ezilmemesinin en sağlam güvencesinin bireysel mülkiyet
özgürlüğü olduğunun artık komünist dünyada da anlaşıldığını söylüyorlar. ABD'de
daha ileri gidenler var. Geçenlerde Dışişleri Bakanlığı Siyaset Planlama
dairesi başkan yardımcısı Francis Fukuyama'nın hazırladığı bir rapor Vaşington
resmi çevrelerinde büyük ilgi ile karşılanmış. Raporuna düşüncesi şu;
"Soğuk Savaş'ın sona ermesi batının liberal demokrasi sisteminin toplum
yönetiminde nihaî form olarak evrenselleşmesi ve belki de tarihsel sürecin sonu
demek olacak tır". Amerikan dışişleri yetkilisi öngörüsünde fazla acele
etmiş olsa da, Batı'daki umut ve beklentileri pek güzel yansıtmış. ABD başkanı
George Bush da göreve başlarken verdiği söylevde, "yüzyılımızda, belki de
bütün tarihte ilk kez hangi yönetim biçiminin en iyi olduğunu araştırmaya artık
gerek kalmadı" dememiş miydi?
10.09.2014
TKP 94 YAŞINDA
TKP nin 94 ncü Kuruluş Yılı yurdumuzun her tarafında
"TKP li gurup" lar ve partiler ! tarafından kutlanıyor.
"TKP li gurup" lar ve partiler ! tarafından kutlanıyor.
İzmir'de de 2 yasal parti ve bir derneğin bu yıl ayrı ayrı
gerçekleştirecekleri kutlama programları olduğunu biliyoruz.
gerçekleştirecekleri kutlama programları olduğunu biliyoruz.
İllegal kutlamalar da var mıdır bilemiyorum.
Eğer TKP nin 94. yılı değişik partiler ya da guruplar açısından
unutulmayacak kadar önemli ise, yalnızca bu konu üzerinde
bir araya gelebilmenin koşullarının neden aranmadığını, neden
zorlanmadığını sorgulamak gerekiyor..
unutulmayacak kadar önemli ise, yalnızca bu konu üzerinde
bir araya gelebilmenin koşullarının neden aranmadığını, neden
zorlanmadığını sorgulamak gerekiyor..
Bu sorgulamada akla yakın gelen bir tek cevap var.
Guruplar ve partiler diğerlerinin kendi ideolojilerine zarar
vermesinden ve kendilerini yoldan çıkaracaklarından
korkuyor olmalılar.
Guruplar ve partiler diğerlerinin kendi ideolojilerine zarar
vermesinden ve kendilerini yoldan çıkaracaklarından
korkuyor olmalılar.
Peki ama, bu davranış bizlerin aslında kendi teori ve
pratiklerimize de fazlaca güvenmediğimiz ve inanmadığımız anlamına da
gelmiyor mu?
pratiklerimize de fazlaca güvenmediğimiz ve inanmadığımız anlamına da
gelmiyor mu?
Eğer sınıf partisi olduğumuza, ya da sınıf mücadelesinin içinde
olduğumuza inanıyorsak bu tür etkinlikleri ortaklaştırmaktan
neden korkalım?
olduğumuza inanıyorsak bu tür etkinlikleri ortaklaştırmaktan
neden korkalım?
Bu gün biz, dağınık diye nitelediğimiz işçi sınıfından daha da dağınığız.
Aynı geleneğe sahip çıkan bizler bir araya gelemiyorsak,
sınıf mücadelesine destek olacak çok değişik düşüncelerle
bir arada olmayı ve birlikte mücadeleyi nasıl başaracağız?.
sınıf mücadelesine destek olacak çok değişik düşüncelerle
bir arada olmayı ve birlikte mücadeleyi nasıl başaracağız?.
Geleneğe aidiyet duyan bütün gurupları içinde barındırmaya
uygun bir platform pek ala oluşturulabilir.
uygun bir platform pek ala oluşturulabilir.
Bir arada durmamızı engelleyen bütün sorunlar bu platformda
rahatça konuşulur ve aşılması için çaba harcanır.
rahatça konuşulur ve aşılması için çaba harcanır.
Kendimizi bunun için zorlayalım.
Yakınlarımızın partisi ya da gurubu olma kolaycılığını terkedelim..
Yakınlarımızın partisi ya da gurubu olma kolaycılığını terkedelim..
Birlikte olmaktan, bir arada bulunmaktan kaçan, işçi sınıfına da,
mücadelesine de uzak düşecektir, bunu da anlayalım.
mücadelesine de uzak düşecektir, bunu da anlayalım.
30.08.2014
1 EYLÜL DÜNYA BARIŞ GÜNÜ
Gaz, petrol akışı ve bölgenin kontrolü için Libya’nın ölümcül bir bombardımana tutulması ve yıkımının ardından, emperyalistler Mali ve Somali’de askeri operasyonlar düzenliyorlar. ABD ise kendi Afrika Kuvvetleri’ni Afrika topraklarına konuşlandırmayı planlıyor.
ABD, AB ve NATO’nun Afrika’daki çıkarları zengin doğal kaynakların yağması ve geleceğin pazarlarının sömürülmesini içerir. Kıtadaki aşırı yoksulluk, hastalık ve açlık sebebi ile her gün rastlanan kitlesel ölümler, yalnızca çoğunluğu gönüllü bir şekilde emperyalizmle işbirliği yapan yozlaşmış hükümetlerle birlikte yabancı tekellerin açgözlülüğünü doyurmak için Afrika halkının ödediği bedellerdir. Dünya Barış Konseyi, Batı Sahra’da devam eden Fas işgalini kınar ve Sahra halkı ile dayanışma içinde olduğunu bildirir; kendi geleceklerini özgürce belirleme haklarını savunur.
Dünya Barış Konseyi halkların kendi egemenlikleri için; dış müdahalelere, emperyalist nüfuz ve tehditlerine karşı verdikleri mücadeleyi destekler. Aynı zamanda emperyalistler tarafından kendi emellerine alet edilen, suistimal edilen BM Sözleşmesi'nin prensiplerinin savunulması mücadelesini destekler.
Dünya Barış Konseyi Sekreteryası, güç dengesi emperyalistlerin savaş çığırtkanı politikaları lehine olsa bile insanlığın oturup emperyalist savaşların gelişini izlemesinin kabul edilemez olduğunu bildirir. Halklar ve kitle örgütleri (Barış Hareketi, Sendikalar, Gençlik ve Kadın örgütleri) emperyalizmin savaş, sefalet ve sömürü getiren gerçek amaç ve planlarını ifşa edebilecek potansiyele sahiptir. Her ülkedeki, bölgesel ve uluslar arası örgütlerin birleşik ve koordineli çalışmaları dengeleri değiştirebilir, dünya halklarının çoğunluğunun hakları ve çıkarları için kitleleri hareket ettirebilir
28.08.2014
27 AĞUSTOS AKP KONGRESİ
27 AĞUSTOS...
AKP KONGRESİ
Unutulması mümkün olmayan, kapkara puntolarla demokrasi tarihine yazılacak bir gün.
Anayasayı, kanunları, teammülleri hiçe sayan, temsili bir kongre ile, bir diktatör yaratılması için destek yarışına giren kelli, felli şahıslar.
Kendilerinin delege olduğunu düşünen, kişiliksizleştirilmiş, işlevsizleştirilmiş binlerce noter.
Makamına ayak basmadan bütün hakimiyeti sağlamış ve tek adamlığı boyun eğerek kabullenilmiş bir diktatörü nasıl yalarız telaşındaki zincirli kalem sahipleri.
Üzerine yapışmış her türlü pisliğe ve şaibeye rağmen, kendisine biat etmeyen tüm kurum ve kesimleri tehdit ederek, yıldırarak, göz dağı vererek, baskı kurarak, kutsallaştırılmasının önündeki tüm engelleri hoyratça yakıp yıkarak, İki bin'li yılların diktatör temasını dünyanın gözleri önüne seren bir kibir abidesi, bir muhteris kişilik.
Amaç gerçekleşti, hedef tutturuldu, daha yükseği yok.
Bu doğrultuda atılacak adımların biraz ilerisi, ancak daha karanlık, daha zor günlere gidecek yolu belirler. Ama toplumsal mücadele henüz yolun çok başında ve derlenip toparlanmak için olağanüstü bir güç ve olağanüstü çaba harcıyor.
Taze umutlar yeşeriyor her gün.
Mücadele ivme kazandıkça, yukarıları etkileyen rüzgarın şiddetine dayanmak için, daha çok baskı, daha az ekmek, daha az özgürlük gerekecektir diktatöre.
Ve muhteris bir diktatör daha, toplumsal gelişmeye hiç bir gücün engel olmayacağının başarılı bir örneğini sergileyerek yok olacaktır halkların sofrasından.
HER KARANLIK GÜNÜN SONU AYDINLIKTIR.
GECEMİZİ AYDINLATACAK SAAT ÇALIŞIYOR.
AKP KONGRESİ
Unutulması mümkün olmayan, kapkara puntolarla demokrasi tarihine yazılacak bir gün.
Anayasayı, kanunları, teammülleri hiçe sayan, temsili bir kongre ile, bir diktatör yaratılması için destek yarışına giren kelli, felli şahıslar.
Kendilerinin delege olduğunu düşünen, kişiliksizleştirilmiş, işlevsizleştirilmiş binlerce noter.
Makamına ayak basmadan bütün hakimiyeti sağlamış ve tek adamlığı boyun eğerek kabullenilmiş bir diktatörü nasıl yalarız telaşındaki zincirli kalem sahipleri.
Üzerine yapışmış her türlü pisliğe ve şaibeye rağmen, kendisine biat etmeyen tüm kurum ve kesimleri tehdit ederek, yıldırarak, göz dağı vererek, baskı kurarak, kutsallaştırılmasının önündeki tüm engelleri hoyratça yakıp yıkarak, İki bin'li yılların diktatör temasını dünyanın gözleri önüne seren bir kibir abidesi, bir muhteris kişilik.
Amaç gerçekleşti, hedef tutturuldu, daha yükseği yok.
Bu doğrultuda atılacak adımların biraz ilerisi, ancak daha karanlık, daha zor günlere gidecek yolu belirler. Ama toplumsal mücadele henüz yolun çok başında ve derlenip toparlanmak için olağanüstü bir güç ve olağanüstü çaba harcıyor.
Taze umutlar yeşeriyor her gün.
Mücadele ivme kazandıkça, yukarıları etkileyen rüzgarın şiddetine dayanmak için, daha çok baskı, daha az ekmek, daha az özgürlük gerekecektir diktatöre.
Ve muhteris bir diktatör daha, toplumsal gelişmeye hiç bir gücün engel olmayacağının başarılı bir örneğini sergileyerek yok olacaktır halkların sofrasından.
HER KARANLIK GÜNÜN SONU AYDINLIKTIR.
GECEMİZİ AYDINLATACAK SAAT ÇALIŞIYOR.
6.05.2014
DENİZ GEZMİŞ
En uzun koşuysa elbet Türkiyede de Devrim,
O, onun en güzel yüz metresini koştu
En sekmez lüverin namlusundan fırlayarak...
En hızlısıydı hepimizin,
En önce göğüsledi ipi...
Acıyorsam sana anam avradım olsun,
Ama aşk olsun sana çocuk, aşk olsun!
Can YÜCEL
5.05.2014
Deniz, Hüseyin, Yusuf
Türkiye cumhuriyet tarihine, yargılanarak öldürülen "ilk Marksist-Leninistler" olarak geçen Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idam edilişlerinin (6 Mayıs 1972) 42. yıl dönümü...
İdam edildikleri tarihte Deniz Gezmiş ve Yusuf Aslan 25, Hüseyin İnan 23 yaşındaydılar. O dönemde (12 Mart Askeri Darbesi) iktidardan indirilen Süleyman Demirel, Denizlerin idamına "Evet" oyu veren Adalet Partisi'nin lideriydi. Nasıl "evet" dediğini gazeteci Altan Öymen 1976'da Cumhuriyet gazetesindeki köşesinde, bir başka "genç adam"la ilgili olarak anlattı:
" Süleyman Demirel , Mobilya Yolsuzluğu'ndan yargılanan yeğeni Yahya Demirel'le ilgili olarak '25 yaşında çocukla uğraşıyorlar' diyor. 6 Mayıs 1972'de idam edilen Deniz, Yusuf, Hüseyin'in idam kararları oylanıyordu. Süleyman Bey AP Grubu'nun en önünde oturuyordu. Elini "İdama Evet" için kaldırdığında arkasına dönüp baktı, herkesin kaldırıp kaldırmadığını kontrol ediyordu. Sonra vakur bir ifadeyle önüne döndü. İdamlar kabul edilmişti. Deniz ve Yusuf da 25 yaşındaydı. Hüseyin ise 23'ündeydi. Süleyman Bey onlar için hiç '25 yaşında çocuklar' demedi. İdam edilmelerini istedi. İsteğine ulaştı da..."
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan ülkesini seven insanlardı. Bu uğurda ölümü göze almışlardı. İdam sehpasında taburelerini kendileri tekmeleyecek kadar cesurdular.
Asıldılar... Onları asanların beslendiği siyasi kulvar ise sürekli kırmızı bültenle aranan devlet adamları üretti. DGM dosyaları, İnterpol bültenleri, bankaların boşalmış kasaları, kendi ülkesini soyan ihaleler arasında ölüyorlar.
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan her 6 Mayıs'ta yeniden doğuyor. Bugün de bir doğum günü... Bugün günlerden 6 Mayıs, bugün günlerden Deniz, Yusuf, Hüseyin.
30.04.2014
1 MAYIS EMEKÇİ BAYRAMI KUTLU OLSUN
1 MAYIS TOPLANMA YERLERİ
İstanbul
İstanbul’da DİSK, KESK, TTB, TMMOB, ÖDP, Halkevleri, TKP, HDP, Gençlik Muhalefeti, Öğrenci Kolektifleri, CHP, Devrimci 1 Mayıs Platformu’nun da aralarında bulunduğu ilerici emek örgütleri, sol ve sosyalist parti ve örgütler Taksim Meydanı’nda olacak.
Taksim’e çıkmak üzere biri Şişli diğeri Beşiktaş olmak üzere iki yürüyüş kolu oluşturulacak. DİSK, HDP ve Devrimci 1 Mayıs Platformu Şişli kolunda; ÖDP, Halkevleri, TKP, CHP, EHP, Gençlik Muhalefeti, Öğrenci Kollektifleri ve çArşı ise Beşiktaş kolunda yer alacak.
Ankara
DİSK, KESK, TTB ve TMMOB’den oluşan 1 Mayıs Tertip Komitesi adres olarak Sıhhiye Meydanı’nı belirledi. Sıhhiye çağrısı yapanlar 10.00’da Gar’da buluşacak, 13.00’da ise Sıhhiye Meydanı’nda miting programı başlatılacak.
İzmir
Buluşma: 10.30 – Basmane Meydanı (KESK-ÖDP- Gençlik Muhalefeti- Park Forumları- Narlıdere Dayanışması-Artvinliler derneği Konak'ta toplanıp oradan yürüyecek)
Miting: Gündoğdu Meydanı
Bursa
Bursa emek ve demokrasi güçleri 13.00’da Stadyum’da bir araya gelerek Kent Meydanı’na yürüyecek. Heykel’de buluşacak olan Halkevleri ve Öğrenci Kollektifleri de daha sonrasında emek ve demokrasi güçlerine katılım sağlayacak.
Eskişehir
Buluşma: 12.00 - Adalar
Miting: Odunpazarı Meydanı
Antakya
Buluşma: 14.00 – Doğuş Okulları
Miting: Uğur Mumcu Meydanı
Antalya
Buluşma: 13.00 – Kanza Parkı
Miting: Cumhuriyet Meydanı
Adana
Buluşma: 15.00 – Mimar Sinan Kültür Parkı
Miting: Uğur Mumcu Meydanı
Mersin
Buluşma: 15.00 – İstasyon Meydanı
Miting: Cumhuriyet Meydanı
Mersin/Tarsus
Buluşma: 16.30 – Kleopatra Kapısı
Miting: Cumhuriyet Meydanı
Kocaeli
Buluşma: 13.00 – Merkez Bankası
Miting: Cumhuriyet Parkı
Çanakkale
Buluşma: 14.00 – Eski Salı Pazarı
Miting: Cumhuriyet Meydanı
Artvin
Buluşma: 11.00 – Atapark
Miting: Kent Meydanı (İl Özel İdaresi çoklu otopark önü)
Artvin/Borçka
Buluşma: 10.30 – Belediye Parkı önü
* Borçka halkı, buluşmanın ardından Artvin’deki mitinge katılacak.
Artvin/Hopa
Buluşma: 12.00 – Çaykur Fabrikası önü
Miting: Metin Lokumcu Meydanı
Trabzon
Buluşma: 11.30 – Eski TEDAŞ önü
Miting: Atatürk Alanı – Meydan Park
Samsun
Buluşma: 12.00 – Ray Apartmanları önü
Miting: Cumhuriyet Meydanı
Giresun
Buluşma: 11.00 – Debboy Mevkii
Miting: Keşap Durağı
Rize
Miting: 15.00 – Kent Meydanı
Rize/Pazar
Buluşma: 10.00 – Çarşı Başı
Miting: Meydan
* Pazar halkı, daha sonra Hopa’daki mitinge katılacak.
Zonguldak
Buluşma: 11.00 – Gar (Türk-İş, KESK, TTB, ÖDP, CHP buluşması), ZKÜ Alt Kapı önü (Üniversiteliler buluşması),
Miting: Madenci Anıtı
Zonguldak/Çaycuma
Buluşma: 10.30 - Çaycuma Çarşı Meydanı
* Çaycuma halkı, buluşmanın ardından Zonguldak’taki mitinge katılacak.
Konya
Buluşma: 11.00 – Devlet Tiyatrosu
Miting: Şehir Meydanı
Niğde
Buluşma: 11.30 Niğde Eğitim-Sen
Miting: Niğde Hükümet Meydanı
Nevşehir
Buluşma: 10.30 Borsa Kavşağı
Miting: Telekom Önü
Sivas
Buluşma: 11.00 – Ethem Bey Parkı
Miting: Mevlana Alanı
Bolu
Buluşma: 11.00 Bankalar Caddesi
Miting: Kardelen Meydanı
* KESK, DİSK Emekli-Sen, TMMOB, ÖDP, Halkevleri, EMEP, HDP, AİBU Öğretim Elemanları Derneği
Çorum
Buluşma: 11.00 – Özdoğanlar Kavşağı
Miting: Saat Kulesi
*DİSK, KESK, EMEP, ÖDP, HDP, Alevi Kültür Merkezi, ÇHD
Edirne
Buluşma: 12.00 – 80. yıl Cumhuriyet Lisesi
Miting: Saraçlar Caddesi
Aydın
Buluşma: 13.00 – Zafer Meydanı
Miting: İstasyon Meydanı
Balıkesir
Buluşma: 11.30 – Çarşamba Pazarı
Miting: Kuvayı Milliye Meydanı
Balıkesir/Bandırma
Buluşma: 11.00 – Otobüs durakları
Miting: Cumhuriyet Meydanı
Tekirdağ/Çorlu
Buluşma: 14.00 - Mezarlık
Miting: Cumhuriyet Meydanı
18.04.2014
1 MAYIS KOMİTESİ TAKSİM'E ÇAĞIRIYOR.
DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin oluşturduğu 1 Mayıs 2014 Komitesi ve 1 Mayıs çağrıcıları 21 Nisan 2014 Pazartesi günü saat 12:00’da Taksim Gezi Parkı merdivenlerinde 1 Mayıs 2014 kutlamalarına ilişkin bir basın açıklaması yapacak.
TARİH: 21 Nisan 2014, Pazartesi
SAAT : 12:00
YER : Gezi Parkı Merdivenleri – TAKSİM
13.04.2014
ATTIĞIM OYA YA DA PARTİYE KÜFREDENLERE YANITIM - AHMET NESİN
Bir bireysiniz ve bir partiyi desteliyorsunuz, doğal olarak seçimlerde üye olduğunuz yada desteklediğiniz partiye oy atarsınız. Ancak Türkiye her açıdan ilginç bir ülke olduğundan üye olduğunuz partiye oy verince de küfür işitiyorsunuz.
(...........)
Diyelim ki Ankara’da yaşıyorum ve AKP’den kurtulmak isteyen bir sosyalistim. Aynen dediğiniz gibi oy vereceğim partinin kazanma şansı yok ama CHP’nin bu şansı var. CHP’nin adayına bakıyorum, Kahramanmaraş katliamının sanığı, yılların ülkücüsü, yani yıllarca arkadaşlarımı, yoldaşlarımı öldürmek için fırsat kollayan, can atan insanlardan birisi. Hadi bakalım, siz siz olun da oy verin.
Siz bana küfrederken Doğan Öz’ün, Kemal Türkler’in, Abdi İpekçi’nin, Ankara’da öldürülen 7 TİP’li gencin, Istanbul Üniversitesi önünde bombalanan yoldaşlarımın katillerine oy vermemi istediniz.
Benim ne dünya görüşüm ne de midem bu kadarını kaldırmıyor sevgili sosyal demokrat kardeşler. Ben Alaattin Çakıcı’nın, Mehmet Ali Ağca’nın, Abdullah Çatlı’nın dava arkadaşlarına bu kadar kolay kamda silip de oy veremem.
Siz kızmanız gereken yeri de bilmiyorsunuz, belediye seçimlerinde sosyal demokrat aday bulamayan CHP başkanına yana yönetimine kızacağınıza, faşistlerle işbirliğinizi desteklemediğim için bana yada benim gibilerine kızıyorsunuz.
İsterseniz biraz daha net söyleyeyim, benim için AKP iktidarıyla MHP iktidarı arasında çok fark yok. O yüzden onlarla yaptığınız işbirliğinin yanına beni yada benim gibi düşünen sosyalistleri çekemezsiniz. Önce partinizi sosyal demokrat yapın, sonra seçimler için aylarca görüşelim.
Size çok basit bir örnek vererek bitireyim yazımı. Olur ha, bir gün Nazlı Ilıcak HDP’ye oy vereceğini söylerse, kendimi ve partimi sorgular, istifa eder ve ömür boyu siyasetle uğraşmamaya yemin ederim. 12 Eylül darbesinden beri CHP’ye hakaret eden Hasan Cemal oyunu CHP’ye vereceğini söyleyince de kafam karışır, oturun bana yada benim gibilere küfredeceğinize bunları düşünün biraz.
Ahmet Nesin
11.04.2014
1 MAYIS'TA TAKSİM'E
EMEK, BARIŞ, EŞİTLİK, ÖZGÜRLÜK İÇİN MÜCADELEYE DEVAM!
1 MAYIS’TA TAKSİM’DEYİZ!
Biz bu ülkenin tüm değerlerini yaratanlar, biz işçiler, kamu emekçileri, hekimler, mimarlar, mühendisler, şehir plancıları olarak emek, eşitlik, özgürlük, barış, adalet, bağımsızlık ve demokrasi için 1 Mayıs’ta Taksim’de olacağımızı ilan etmek için buradayız.
Özlemini duyduğumuz bu değerlerle inşa edilmiş bir ülkenin ve hatta bir dünyanın artık çok uzaklarda bir ütopya olmadığının bilinciyle Taksim çağrısı yapıyoruz. Emeğin, eşitliğin, özgürlüğün, barışın, adaletin ve demokrasinin egemen olduğu bir ülkenin kurucu özneleri geçtiğimiz 1 Mayıs’tan ve özellikle de Haziran’dan beri sokaklarda, meydanlarda, işyerlerinde, okullarda, yoksul mahallelerde ayağa kalkıp yüzlerini güneşe döndüler.
Yüzümüzü ağartan bu ışık şimdi işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma gününün arifesinde bize yeniden Taksim yolunu işaret ediyor. Ne istediğimizi bilerek ve artık bu isteklerimizin “hayal”/”ütopya” olmadığının farkına vararak yürüyüşümüzü başlattık…
Bu yürüyüşümüzün amacı o kadar açık ki…
Biz, yıllardır binlercesi iş başında öldürülen işçileriz ve yaşamak için ölümüne çalıştırılmak istemiyoruz.
Biz, simit hesabıyla ne kadar iyi durumda olduğu iddia edilen asgari ücretli işçiyiz, 10 bin asgari ücreti bir ayakkabı kutusuna sığdıranlar tarafından daha fazla aşağılanmak istemiyoruz.
Biz, taşeron çalıştırmayla, özel istihdam bürolarıyla, esnek çalıştırmayla, sözleşmeli personel uygulamalarıyla köleliğe mahkum edilenleriz; fabrikada, okulda, hastanede, atölyede, işyerlerinde, medyada, bankada, plazada, ambarlarda çalışırken yakalarımızın rengiyle, statülerimizle ayrıştırılıp güvencesizlikte birleştirilenleriz; biz kıdem tazminatımız için direnenleriz ve pazarda alınıp satılan bir meta muamelesi görmek istemiyoruz.
Biz, emeğinin karşılığını asgari ücretle yoksulluk sınırında alan, grev ve gerçek toplu sözleşme hakkı, örgütlenme ve siyaset yapma hakkı yok sayılan, mezarda emekliliğini sürgünlerde bekleyen kamu emekçileriyiz. En insani ve en temel haklarımızı savunduğumuzda “terörist” damgası yemek, tutuklanmak değil, bu ülkenin onurlu insanları olarak insanca yaşamak istiyoruz.
Biz, yasalarda örgütlenme hakkı, mahkemede şikâyeti, devlet katında sözü yok sayılan milyonlarız; kendi kaderimizin bir avuç insanın dudaklarının arasında olmasını istemiyoruz.
Biz, sesimizi, isteklerimizi, taleplerimizi haykırdığımızda “polis destanıyla”, adalet sarayıyla, yasakla, sürgünle, sansürle, panzerle, TOMA’yla, copla, gaz fişekleriyle, hapishanelerle, tabutluklarla karşılaşan bir halkız; artık susmak, kader diyerek boyun eğmek istemiyoruz.
Biz, kırmızılı kadınız, şiddet mağdurlarıyız, namus diye öldürülenleriz, sermayeye ucuz işgücüyüz; kadını daha ucuza, daha güvencesiz çalıştıracak istihdam paketlerini istemiyoruz.
Biz, bu ülkenin çocuklarıyız; Roboski’de devletin bombasıyla, Okmeydanı’nda devletin gaz fişeğiyle vurulup öldürülmek istemiyoruz. Ve biz o çocukların aileleriyiz, kan parası verilip susturularak acımızla alay edilmesini de, seçim mitinglerinde yuhalatılmayı da istemiyoruz.
Biz, kâr için, rant için deresi kurutulan, toprağı zehirlenen köylüyüz, mahallesinden sürülen yoksul emekçiyiz, inşaat çılgınlığıyla güneşi, parkları, ağaçları çalınan kentliyiz; kendi yaşadığımız mekânlar üzerinde söz hakkımızın olmadığı bir düzen istemiyoruz.
Biz, savaşa ikna edilmek için üzerine 7-8 füze fırlatılması planlanan bir ülkenin yurttaşlarıyız; bin kere hayır, iktidardakilerin gücünü arttırmaktan başka bir anlamı olmayan savaşlarda ölmek, sakat kalmak, bedel ödemek istemiyoruz. Kürt sorununun savaşla çözülmeyeceğini yıllarca büyük bedeller ödeyerek görenler olarak kardeşlerimizle, komşularımızla savaşa hayır diyoruz!
Biz, bu ülkenin bütün ötekileriyiz; dinimiz, mezhebimiz, dilimiz, kültürümüz, cinsiyetimiz nedeniyle ikinci sınıf yurttaş muamelesi görmek, yok sayılmak, ayrımcılığa maruz kalmak istemiyoruz.
Bizler bu ülkenin sanatçılarıyız, bilim insanlarıyız, gazetecileriyiz, aydınlarıyız; ne düşüneceğimize, ne söyleyeceğimize, neyi araştıracağımıza iktidarın müdahale etmesini istemiyoruz. Zihinlerimizin ve düşlerimizin sansürle, baskıyla, işsizlik tehdidiyle terbiye edilmeye çalışılmasını kabul etmiyoruz.
Ve biz Ali İsmailiz, Ethemiz, Ahmetiz, Abdocanız, Mehmetiz, Medeniyiz, Hasan Feritiz, Berkiniz… Biz başka bir dünya isteriz. Ve o dünyayı ancak ve ancak kendi ellerimizle kuracağımızı biliriz.
İşte bu nedenle biz, hepimiz, başta Taksim 1 Mayıs Alanı olmak üzere ülkenin dört bir tarafında tüm mağdurlarla, yoksullarla, dışlananlarla, işsizlerle, işçilerle, kamu emekçileriyle, mimar ve mühendislerle, aydınlarla, sanatçılarla, kadınlarla, gençlerle, emeklilerle, basın emekçileriyle, 1 Mayıs alanlarında olacağız.
1 Mayıs alanlarını, milyonların adalet isteğinin kürsüleri haline dönüştüreceğiz ve taleplerimizle, rengârenk bayraklarımızla, türkülerimizle, halaylarımızla,tarihten gelen ve uluslararası hukukun onayladığı hakkımızı kullanarak Taksim 1 Mayıs Alanı’nda olacağız.
DİSK, KESK, TTB. TMMOB
1 MAYIS’TA TAKSİM’DEYİZ!
Biz bu ülkenin tüm değerlerini yaratanlar, biz işçiler, kamu emekçileri, hekimler, mimarlar, mühendisler, şehir plancıları olarak emek, eşitlik, özgürlük, barış, adalet, bağımsızlık ve demokrasi için 1 Mayıs’ta Taksim’de olacağımızı ilan etmek için buradayız.
Özlemini duyduğumuz bu değerlerle inşa edilmiş bir ülkenin ve hatta bir dünyanın artık çok uzaklarda bir ütopya olmadığının bilinciyle Taksim çağrısı yapıyoruz. Emeğin, eşitliğin, özgürlüğün, barışın, adaletin ve demokrasinin egemen olduğu bir ülkenin kurucu özneleri geçtiğimiz 1 Mayıs’tan ve özellikle de Haziran’dan beri sokaklarda, meydanlarda, işyerlerinde, okullarda, yoksul mahallelerde ayağa kalkıp yüzlerini güneşe döndüler.
Yüzümüzü ağartan bu ışık şimdi işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma gününün arifesinde bize yeniden Taksim yolunu işaret ediyor. Ne istediğimizi bilerek ve artık bu isteklerimizin “hayal”/”ütopya” olmadığının farkına vararak yürüyüşümüzü başlattık…
Bu yürüyüşümüzün amacı o kadar açık ki…
Biz, yıllardır binlercesi iş başında öldürülen işçileriz ve yaşamak için ölümüne çalıştırılmak istemiyoruz.
Biz, simit hesabıyla ne kadar iyi durumda olduğu iddia edilen asgari ücretli işçiyiz, 10 bin asgari ücreti bir ayakkabı kutusuna sığdıranlar tarafından daha fazla aşağılanmak istemiyoruz.
Biz, taşeron çalıştırmayla, özel istihdam bürolarıyla, esnek çalıştırmayla, sözleşmeli personel uygulamalarıyla köleliğe mahkum edilenleriz; fabrikada, okulda, hastanede, atölyede, işyerlerinde, medyada, bankada, plazada, ambarlarda çalışırken yakalarımızın rengiyle, statülerimizle ayrıştırılıp güvencesizlikte birleştirilenleriz; biz kıdem tazminatımız için direnenleriz ve pazarda alınıp satılan bir meta muamelesi görmek istemiyoruz.
Biz, emeğinin karşılığını asgari ücretle yoksulluk sınırında alan, grev ve gerçek toplu sözleşme hakkı, örgütlenme ve siyaset yapma hakkı yok sayılan, mezarda emekliliğini sürgünlerde bekleyen kamu emekçileriyiz. En insani ve en temel haklarımızı savunduğumuzda “terörist” damgası yemek, tutuklanmak değil, bu ülkenin onurlu insanları olarak insanca yaşamak istiyoruz.
Biz, yasalarda örgütlenme hakkı, mahkemede şikâyeti, devlet katında sözü yok sayılan milyonlarız; kendi kaderimizin bir avuç insanın dudaklarının arasında olmasını istemiyoruz.
Biz, sesimizi, isteklerimizi, taleplerimizi haykırdığımızda “polis destanıyla”, adalet sarayıyla, yasakla, sürgünle, sansürle, panzerle, TOMA’yla, copla, gaz fişekleriyle, hapishanelerle, tabutluklarla karşılaşan bir halkız; artık susmak, kader diyerek boyun eğmek istemiyoruz.
Biz, kırmızılı kadınız, şiddet mağdurlarıyız, namus diye öldürülenleriz, sermayeye ucuz işgücüyüz; kadını daha ucuza, daha güvencesiz çalıştıracak istihdam paketlerini istemiyoruz.
Biz, bu ülkenin çocuklarıyız; Roboski’de devletin bombasıyla, Okmeydanı’nda devletin gaz fişeğiyle vurulup öldürülmek istemiyoruz. Ve biz o çocukların aileleriyiz, kan parası verilip susturularak acımızla alay edilmesini de, seçim mitinglerinde yuhalatılmayı da istemiyoruz.
Biz, kâr için, rant için deresi kurutulan, toprağı zehirlenen köylüyüz, mahallesinden sürülen yoksul emekçiyiz, inşaat çılgınlığıyla güneşi, parkları, ağaçları çalınan kentliyiz; kendi yaşadığımız mekânlar üzerinde söz hakkımızın olmadığı bir düzen istemiyoruz.
Biz, savaşa ikna edilmek için üzerine 7-8 füze fırlatılması planlanan bir ülkenin yurttaşlarıyız; bin kere hayır, iktidardakilerin gücünü arttırmaktan başka bir anlamı olmayan savaşlarda ölmek, sakat kalmak, bedel ödemek istemiyoruz. Kürt sorununun savaşla çözülmeyeceğini yıllarca büyük bedeller ödeyerek görenler olarak kardeşlerimizle, komşularımızla savaşa hayır diyoruz!
Biz, bu ülkenin bütün ötekileriyiz; dinimiz, mezhebimiz, dilimiz, kültürümüz, cinsiyetimiz nedeniyle ikinci sınıf yurttaş muamelesi görmek, yok sayılmak, ayrımcılığa maruz kalmak istemiyoruz.
Bizler bu ülkenin sanatçılarıyız, bilim insanlarıyız, gazetecileriyiz, aydınlarıyız; ne düşüneceğimize, ne söyleyeceğimize, neyi araştıracağımıza iktidarın müdahale etmesini istemiyoruz. Zihinlerimizin ve düşlerimizin sansürle, baskıyla, işsizlik tehdidiyle terbiye edilmeye çalışılmasını kabul etmiyoruz.
Ve biz Ali İsmailiz, Ethemiz, Ahmetiz, Abdocanız, Mehmetiz, Medeniyiz, Hasan Feritiz, Berkiniz… Biz başka bir dünya isteriz. Ve o dünyayı ancak ve ancak kendi ellerimizle kuracağımızı biliriz.
İşte bu nedenle biz, hepimiz, başta Taksim 1 Mayıs Alanı olmak üzere ülkenin dört bir tarafında tüm mağdurlarla, yoksullarla, dışlananlarla, işsizlerle, işçilerle, kamu emekçileriyle, mimar ve mühendislerle, aydınlarla, sanatçılarla, kadınlarla, gençlerle, emeklilerle, basın emekçileriyle, 1 Mayıs alanlarında olacağız.
1 Mayıs alanlarını, milyonların adalet isteğinin kürsüleri haline dönüştüreceğiz ve taleplerimizle, rengârenk bayraklarımızla, türkülerimizle, halaylarımızla,tarihten gelen ve uluslararası hukukun onayladığı hakkımızı kullanarak Taksim 1 Mayıs Alanı’nda olacağız.
DİSK, KESK, TTB. TMMOB
9.04.2014
1 MAYIS - YEK GULAN
Şimdi kolları sıvama zamanı!
Ülke taşeron cumhuriyetine döndürülürken; emeğin ürettiği
tüm değerler ayakkabı kutularında bir avuç azınlığa servis edilirken; iş
cinayetlerinde dünya liderliğini kaptırmayan bir ülkede emeğiyle yaşamaya
çalışıyorken; işçi sınıfının çok büyük bir bölümü sefalet ücretleri yüzünden
borç batağında boğulmuşken; barınmadan ulaşıma eğitimden sağlığa her alanda
piyasanın efendileri haklarımıza göz dikmişken; kentlerimiz yağmalanıyorken;
örgütlenme hakkımız hukuk dışı yollarla gasp ediliyorken ve bu hırsızlık düzeni
şiddet ile, zor ile, hile ile, hurda ile korunuyorken işçi sınıfının payına
düşen meydanlara çıkmaktır.
Eşitlik, özgürlük, barış, adalet ve demokrasi için başta
Taksim 1 Mayıs Alanı olmak üzere, ülkenin tüm meydanları bizi beklemektedir.
Sokaklarda yeşeren özgürlük filizleri, işçi sınıfının emeğiyle boy verecektir.
Ve 1 Mayıs günü “umut”, işçi tulumu giyerek bu memleketin sokaklarında
dolaşacaktır…
Eşitlik, özgürlük, barış, adalet ve demokrasi için
#Direnİşçi
Yaşasın 1 Mayıs!
Yaşasın İşçi Sınıfının Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü!
(DİSK Yönetim Kurulu adına DİSK Genel Başkanı Kani Beko’nun
yerel seçimlere ve 2014 1 Mayıs’ına dair açıklamasından bir bölüm)
1.04.2014
SAVAŞ TEZGAHINA SON, SAVAŞA HAYIR.
TSK,
Türkiye hava sahasını 1 km ihlal ettiği gerekçesiyle bir Suriye savaş
uçağını bombalayarak düşürdü. Pilotu uçağı terk ederek hayatını
kurtardı. Resmi kaynaklar Suriye uçağının uyarıldığını söylüyor.
Uluslararası kuruluşlar daha çok bilgiye ihtiyaç var diyor. Suriye
iddiaları kabul etmedi. Sınır ihlali, zaten gergin olan bölgede böyle
bir fiili saldırıya ihtiyaç olacak kadar ciddi miydi bilmiyoruz.
Üstelik
bu aynı bölgede son günlerin ilk vahim hadisesi de değil. Suriye içinde
bulunmasına rağmen Türkiye toprağı sayılan ve TSK korumasında olan
Süleyman Şah türbesi büyük bir gerilime konu oldu. Esad rejimine karşı
savaşan Irak Şam İslam Devleti adlı örgütün buraya saldırı planladığı
basında yer aldı. Hemen ardından bu saldırıya karşı TSK’nın yapacağı
operasyonun ayrıntılarını öğrendik.
Bütün
bunların 30 Mart seçimlerine günler kala yaşanması ise savaş
kışkırtıcılığına kadar varan irkiltici söylemlerin miting meydanlarına
taşınmasına neden oldu.
Hükümeti
Suriye’ye karşı her türlü askeri müdahaleden, bölgede savaşı
kışkırtacak girişimlerden kesinlikle uzak durmaya çağırıyoruz. Bölgede
ve Suriye’de silahlı güç gösterilerine değil, şiddetsiz çözümlere ve
barışa ihtiyaç var.
Bütün
bu gelişmeler Türkiye’nin adım adım Suriye’deki iç savaşa çekilmekte
olduğu kuşkusunu da yaratıyor. Üstelik bu konu üzerine bizzat Başbakan
tarafından seçim meydanlarında gündeme getirilen hamaset hepimizi
tedirgin ediyor.
Suriye’deki
rejimin ülkedeki ayaklanmayı bastırmak için yarattığı yıkım ve işlediği
insanlık suçları bir gerçektir ama bunlar askeri bir müdahalenin
gerekçesi yapılamaz. Suriye’deki ve Ortadoğu’daki diktatörlükler elbette
yıkılacak ve yerlerine demokratik yönetimleri kurulacaktır ama bu
dönüşümler o ülkelerdeki halkların kendi inisiyatifi ile olacaktır.
Savaş
ihtimali, tehdidi ve söylemi günlük politikanın seçim malzemesi
yapılamaz. Haber bültenlerini askeri bültene çeviren gazete ve TV’leri
sorumlu davranmaya çağırıyoruz.
Hükümet
Suriye konusunda olumlu bir adım atmak istiyorsa, sokaklarda yaşam
mücadelesi veren yüz binlerce Suriyeli mülteciye sahip çıksın.
Savaş
insanlık suçudur. Hiç bir şekilde olumlanamaz. Savaş hiç bir soruna
çare de olmaz. Türkiye ve Ortadoğu bu acıyı 100 yıldır yaşıyor. Yeni
acılara yol açacak adımlara hiç kimse heveslenmesin.
Suriye’ye askeri müdahaleye ve savaşa hayır!26.03.2014
Mehmet İstif Direniyor.
Arkadaşlar, dostlar sürekli mesaj atıp durumum hakkında bilgi
istiyor. Bilgilendirme amaçlı sağlık durumum hakkında detaylı bir
açıklama yapma ihtiyacı duydum dostlar.
Öncelikle 8 aydır süren tedavimin 3-4 ay daha sürecek. Dilim damağıma yapıştığı için kullanma yüzdem %0. Uzun süre yoğun olarak ışın tedavisi aldığım için çenem eklem yerlerinden kaynadı ve hareket ettiremiyorum. Dilimin heryanı kist ve irin kaplı. Çenemin sol altında oluşan 3 delik sürekli akıntı yapıyor ve maalesef kanser oraya yayılmış durumda. Boğazım ve boğazımdan geçen 3 damar tıkanmış durumda bu nedenle nefes alamıyorum ve her an acil ameliyata alıp nefes almamı sağlayacak bir delik açabilirler.çenemin alt sağ tarafında 7-8 tane küçük kist oluştu. Kısacası dostlar vücudum iflas etmek üzere. Ama yüreğim ve zihnim dimdik ayakta.
Yarın saat 10:30 da savcılıkta ifade verecek ve bibergazı davası başlamış olacak. Tek isteğim bu davada gazı mahkum etmek.
Öncelikle 8 aydır süren tedavimin 3-4 ay daha sürecek. Dilim damağıma yapıştığı için kullanma yüzdem %0. Uzun süre yoğun olarak ışın tedavisi aldığım için çenem eklem yerlerinden kaynadı ve hareket ettiremiyorum. Dilimin heryanı kist ve irin kaplı. Çenemin sol altında oluşan 3 delik sürekli akıntı yapıyor ve maalesef kanser oraya yayılmış durumda. Boğazım ve boğazımdan geçen 3 damar tıkanmış durumda bu nedenle nefes alamıyorum ve her an acil ameliyata alıp nefes almamı sağlayacak bir delik açabilirler.çenemin alt sağ tarafında 7-8 tane küçük kist oluştu. Kısacası dostlar vücudum iflas etmek üzere. Ama yüreğim ve zihnim dimdik ayakta.
Yarın saat 10:30 da savcılıkta ifade verecek ve bibergazı davası başlamış olacak. Tek isteğim bu davada gazı mahkum etmek.
(Mehmet İstif)
19.01.2014
28-29 Kanunusani, Onbeşlerin katli.
22 Aralık'ta, ulusal kurtuluş savaşını sosyal kurtuluşla tamamlamak üzere Bakü'den
başladıkları yolculukları sırasında devletin en üst yöneticilerinin ortaya koyduğu
bir mizansanle 28 Ocağı 29 una bağlayan gece Trabzon açıklarında,
Karadeniz'in karanlık sularında vahşi bir şekilde katledilen
Mustafa Suphi ve ondört yoldaşının anısına...
1921
Kanunisani 28
Karadeniz
Burjuvazi
Biz
Onbeş kasap
çengelinde sallanan
Onbeş kesik baş
Onbeş arkadaş
Yoldaş
Bunların sen isimlerini aklında tutma
fakat
28 Kanunisaniyi
unutma..."
6.01.2014
Berkin Elvan direniyor
Gezi Parkı eylemlerinde evinden ekmek almak için çıktığı sırada polisin
attığı gaz kapsülüyle başından yaralanan ve komaya giren Berkin Elvan 15 Haziran 2013 tarihinden beri uyuyor.
Berkin 15 yaşına uyuyarak girdi.
Berkin yaşıyor, direniyor. Abdullah, Mehmet, Ethem, Ali İsmail, Medeni,
Ahmet ve Hasan Ferit için yaşıyor, direniyor. Donarak ölen bebek için,
buz saçağı başına düştüğü için ölen çocuk için, Van’da ölen kardeşleri
için, Roboski’de katledilen çocuklarımız için, sokakta bulup oyuncak
sandığı el bombasının patlamasıyla hayatını kaybeden çocuklar için
Berkin yaşıyor ve direniyor.
İGD 38 YAŞINDA
İGD 38 YAŞINDA
İlerici Gençler Derneği, 5 Ocak 1976'da kurulmuştur. 80 döneminin en büyük gençlik
örgütlerinden birisidir. "Yolumuz İşçi Sınıfının Yoludur" sloganı temel
sloganlarıdır. O dönemdeki diğer gençlik örgütlerinden en büyük farkı
işçi sınıfı öncülüğünü benimsemesidir. 6 Kasım 1979 yılında Sıkıyönetim
Komutanlığı tarafından resmen kapatılır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)